I TULUMBACI Külhanbeyleri; serseri, dilenci, kopuk, zorba, tulumbacı ve kabadayı gibi farklı tiplerle özdeşleştirilmektedir. Değişik dönemlerde, bu tiplerin her birine eşdeğer özellikleri olan külhanbeylerine rastlanmış, başlangıçta yetimlerin yurdu olan külhanlar, zamanla serserilerin ve dilencilerin yatağı olmuştur. Onsekizinci yüzyılın başlarında yeniçeri ocağı içinde bulunan Tulumbacıların bir kısmı da külhanlarda yatan kopuk tiplere karışmış, Serasker Rıza Paşa tarafından toplanıp külhanlarda barınmanın yasaklandığı l 846 yılından Tulumbacı Külhanbeyleri Prof. Dr. Abdurrahman KILIÇ İTÜ Makina Fakültesi Dergah-, Ali Tulumbacılar Ocağı tulumbac ı larından çok, yangın durumunda yardıma gelen yeniçeri acemi oğlanları içinden çıkmıştır. Tulumbacı başının nezareti altında devlet dairelerinde tulumba ve tulumbacılar bulunduruldu, yangın durumunda yeniçeri acemi oğlanları tulumbacılara yardıma giderdi[3]. Gerçek tulumbacılar, külhanbeylerinden farklıydı. Külhanbeyleri tulumbac ılar, sevmezdi. Hatta tulumbacıları düşman olarak görürlerdi[ 4]. ve ayrıca dışarıdan girişi bulunurdu. Bu bölümde hamamda kullanılacak olan su, büyük bakır tekneler içinde odun ateşiyle kaynatılır, hamamın diğer bölümleri de külhandan gelen sıcak havanın döşemeler altında cehennemlik denilen özel galerilerde dolaştırılmasıyla ısıtılırdı. Külhanların içi kirli olduğundan, burada yatan kişilerin geceyi külhanda geçirdikleri anlaşır ve bunlara alay yollu "külhanbeyi" denilirdi. Tanzimat'tan önce geceleri sokakta fenersiz dolaşan kılıksız ve serseri görüsonra, daha çok tulumba sandıklarına gi- nümlü kişiler, aşırı sarhoşlar zabıta tarafından ren, kabadayılığa heveslenen ve zorbalık İstanbul'un fethinden sonra yapılan ilk alınarak külhanlara götürülür, sabaha değin yapan tiplere dönüşmüştür. hamamlardan olan Gedikpaşa Ha- burada tutulurdu. Külhanlar,zamanlasadeReşat Ekrem Koçu [l ], Onsekizinci yüzyılın başlarındaki Yeniçeri Ocağını anlatan Cabi Said Efendinin eserinde, yeniçeri acemi oğlanı tulumbacıların rezilane ayyaşlıklarından, koğuşlarına, bekar odalarına, uygunsuz kadın ve oğlan kapatmalarından, yollarda rastladıkları ırz ehli kadınları ve tüysüz yakışıklı delikanlıları, bıçak çekerek cebren ve kahren odalarına götürmelerinden, fuhuş yolunda türlü türlü rezaletlerinden bahsettiğini ve onlar hakkında daima, "Kulaklı bıçak ile gezer tulumbacı iti. .. Hamam külhanında yatar, sokakta itleşip çamura batar tulumbacı kopuğu ..." gibi ağır ifadeler kullandığını belirtmektedir. Balıkhane Nazırı Rıza Bey [2], külhanbeylerini ve tulumbacıları kopukların birer kolu olarak tanımlamıştır. mamının külhan kısmında, özellikle kış ce yersiz yurtsuzların değil, aynı zamanda aylarında, yatacak yeri olmayan kimsesiz kişiler yatıp kalkardı. Daha sonraları başka hamamların külhanları da başıboş, yersiz yurtsuz kişilere barınak olmuştur. Külhan; hamamın içinin ve hamam suyunun ısıtılmasını sağlayan ateş yakılan bölmesinin adıdır. Külhan, sıcaklık kısmına bitişik olur işsiz güçsüz, serseri ve kopukların yatıp kalktıkları mekan haline dönüşmüştür. Külhanbeylerinin özel bir giyinme biçimleri ve kendilerine özgü gizli anlaşma aracı olan argolarını mevcuttu. Ebüzziya Tevfik[5], Rodos hapishanesinde tanıdığı külhanbeyi Sami'nin yaşam öyküsünü anlatır. Ondan aldığı bilgilere dayanarak, külhanbeyleri hakkında önemli bilgiler aktardığı önemli kaynak eserinde, külhanbeyi topluluğunun törelerini, tavırlarını ve hiyerarşik düzenlerini anlatmaktadır. Külhanbeylerinin Piri Belirtilen bu tipler, ı 720 yılında oluşturulan _Ku_.. lh_a_n_b_e_yl_e_ri _[9_] _ _ _ _ _ _ _ __ Külhanbeylerinin piri, manevi önderleri Afganlı bir kalender olan Layhar'dır. Layhar; bir hamam külhanında oturan, çul çaput içinde yari çıplak, saçı sakalına 1 S I YANGIN ve GÜVENLiK SAYI 137
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=