TULUMBACI Geceleri şehrin dirlik ve düzeninden sog rumlu olan bekçilerin, eskiden İstanbul'un ündelik hayatında çok önemli bir yeri vardı. Mahallenin güvenlik ve belediye işleriyle meşgul olmak, uygunsuzluk, hırsızlık ve buna benzer olaylarda resmi makamlara ve kadıya yardımda bulunmak; doğum, ölüm, düğün, hastalık gibi hallerde gereken işleri yapmak, askerlik işlemlerinde yardımcı olmak, idari ve adli dduayvuurl uçlaarılmyearkin[ le] , geevtliermrinekk, iraralamnamzaansıdnaa varıncaya kadar mahallenin her türlü işlerine bakmak, bekçilerin görevleri arasındaydı. Mahalle bekçilerinin birçok görevinin arasında önemli alanlarından biri, mahalle halkına yangını ve yangın yerini haber vermekti. Beyazıt Kulesi'ne asılan, gündübekz lçei rdi si kekpaet kt el esriil,i r ,gi ceacdeilyeer i tfeepneesr lien dr i egnötroepn at ı şlarını ve köşklünün gelmesini beklerdi. Yedi pare top atılmışsa Beyoğlu tarafında, beş pare top atılmışsa İstanbul tarafında yangın var demekti. Y gesinde ise köşklünün gaençgeı nc ekğei nsdoi k abğöal gider, bir taraftan da yangının nerede olduğunu anlamaya ve yangının kızıllığını görmeye çalışırdı. icadiye tepesinden atılan top atışlarından sonra tüm şehir dikkat kesilerek yangın yerini öğrenmeye başlar. Camlar açılır, yükseksesle konuşmalar başlar, sokaklarYangın Gözetleyicileri ve Çığırtkanları Bekçi Baba Prof. Dr. Abdurrahman KILIÇ iTÜ Makina Fakültesi nün bir bölümünü kızartan yansımalara bakarak yangının hangi mahallede olduğu konusunda tahminler yapılır. Kısa sürede yangının büyüklüğü abartılır. Kimi sadrazamın, kimi padişahın da yangın yerinde olduğunu söylerken kimileri de yangın sebebini uydurmaya başlar; yeni sadrazamın uğursuz geldiğini söyler. Bu arada, kulede yangının hangi mahallede olduğunu gören köşklü, koşar adım mahalleleri dolaşmaya ve yangın yerini bağırmaya çoktan başlamıştır. Köşklü, bekçinin mahallesine yaklaştıkça sesi duyulmaya başlar ama ne dediği anlaşılmaz. Mahalle meydanına ulaştığında, bütün mahalle pencerelerdedir. Bir eli sopasında diğer eli kulağında sopasının etrafında dönüp yangın yerini bir kez dl eal ehrae bdaoğğırrud ı kktoaşna rskoennr,a bkeokmç i ş ud emkaehnadl i mahallesinin sokaklarında, elinde ucuna demir çakılı meşeden yapılmış kalın bir sopa ile düzenli aralıklarla kaldırım taşlarına vurarak "Yannngınnn vaaaaaar... rMı r da ı c. aS er l sai r dSaohkaa ğy ıü' nkds eak. . ç. " ı kşseı nk l idnidy ee bbi raağ nı durur ve elini boru gibi yaparak narasını yinelerdi. Yangınlar, çoğu kez geceleri meydana gelirdi. Gecenin karalığında elinde fener asevsai izl eı çköı kpt ı ğekı skeasdl earri bbi rabği r iınr ı er k ek anr ı şbıre. Nk çeicniipn Fazıl'ın kaldırımlardaki ayak sesini işiten aç köpekler, bekçinin ayak sesini işitmeden çok önceden ulumaya başlamışlardır. Köpeklerin son derece hassas altıncı hisleriyle, uzaklarda anormal bir şey l er olduğunu sezdikleri, köşklü mahalleye gelmeden ve top sesleri duyulmadan önce ulumaya başladıkları, geceleyin hep birlikte havladıkları ve çete reisi köpeğin arka ayakları üstüne oturup acı acı uluduğu söylenir[2]. daki insan sayısı artar . . . Uzakta, gökyüzü- Bekçi Baba yangını duyurmakta (l ]. Bekçiler, normal günlerde geceleri, elindeki sopa ile düzenli aralıklarla kaldırım taşlarına vurarak çıkardığı sesle mahalle sakinlerine güven vermeyi amaçlar ve huzur içinde uyuyabileceklerini ifade ■ S I YANGIN ve GÜVENLiK SAYI 140
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=