Yangın ve Güvenlik Dergisi 140. Sayı (Ocak-Şubat 2011)

- TULUMBACI poy edilirdi. Kış günleri kömürleri ve gece giyecekler i içi tüylü kurt der i si, dışı kalın obadan gocuk denen kışlıkları halk tarafından temin edilirdi. Bayram günü kapı kapı dolaşıp bahşiş isterlerdi[4][1 O]. Her evden uçlarına bahşiş bağlanmış çevre, yazma ve bazı evlerden de mintanlık basma, daha kibarlardan ise bohça ile gecelik çamaşır ve bahşiş verilir, bunların hepsini sırığın üstüne asarlar, bu suretle mahalleden hayli şey toplarlar, odalarına dönüşte aralarında poy ederlerdi. Kurban bayramlarında da arkalarında zembille evleri dolaşır, "kurban payı" namıyla hayli miktarda kurban eti toplar, uzun zaman bunlarla geçinirlerdi[4]. edip giderler, dönüşlerinde her şeyi yerli verinde bulurlardı" diyor. Ahmet Rasim[8] belediyenin, yaramaz, gürültücü bir çocuğu avutur gibi, bekçilenr i ne e" lyi naen gbıi nr dvüadr ü" l ka rv, enr ei l e rdeek ssuospt uar dvuuğr uuşnl aur,ı kaldığını yazmaktadır. Düdük çalmaları da çok uzun sürmemiş; 1 994 yılında düdükleri de ellerinden alınarak bekçiliğe son verilmiş ve "Bekçi Babalar" tarihe karışmıştır. Kaynaklar [1] Dağlı, Muhtar; "İstanbul Mahalle Bekçilerinin Destan ve Mani K ları", Türk Neşriyat Yurdu, İstan abtaulr, 1948. [2] Bareilles, Ber trand; "İstanbu/'un Evliya Çelebi, Seyahatnamesinde[l 1 ], Frenk ve Levanten Mahalleleri, 1638 yılında bekçilerin törenlere katıl- Pera-Ga/ata-Banliyöler ", Güncel dıklarını yazdığı bölümde; "Neferôt on Yayıncılık, No:177, İstanbul, 2003. iki bindir, kırk bindir dirler amma fart-, kelômdır, üç yüz neferi Bezôstan-ı Atik ve Bezôstôn-ı Cecfrd pôsbanlarıdır kim gedikli ulüfe/1 ôdemıerdir. Môadası her şeb sabaha dek İslômbol içre keşik bekler. Bu eşnôf şubaşıya tabi olmağıla ordu alayında rüz-u rüşende ellerinde günô-gün muşanna fanusları yakup şem-i ase/ kôfur ahsediler ve şem-i rıh/arı yakup ellerinde ucı demirli sopalar ile bellerinde kılıçlar ve teber-kemanlar ile ve palas palas esbablar giyüp başlarında mahüf acebe-likô kurd derilerinden tôc!ar ve sivri günô-gün külahlar giyüp birbirlerine sopa urarak güya hırsız kaçarmış şeklinde 'Bre koma, kaşdı, hô vardı, hô bre koma gitdi gidi vardı gidi işte gidi' diyü bazı temôşôcıları gösterirler" şeklinde yazarak özetle, bekçilerine sayısının kırk bin olduğunun söylendiğini ama bunun abartı olduğunu, say ı larının on iki bin olduğunu, bunların her gece sabaha kadar İstanbul içinde nöbet beklediklerini, subaşına bağlı olduklarını, bu yüzden de törenlerde renk renk fanuslar yakıp geçtiklerini, bellerinde kılıç, ok ve yaylar, sırt se, başlarında korkunlaçrı,nadcaaaybipatdaaçnlaerlvbei renk renk sivri külahlar ve ellerinde ucu demirli sopalar ile yerlere sopa vurarak çevrede hırsız varmış gibi "Bre koma, kaçtı ha, vardı ha!" diye bağırarak törendeki 1YANGIN ve GÜVENLiK SAYI 140 10 geçiş şekillerini ve tören kıyafetlerini açıklamaktadır. Ahmet Rasim[8] genç bekçilerin ve yaşlı bekçilerin farklı giysilerinin olduğunu, genç bekçilerin başında yardan ayrıldım (parlak renkli baş örtüsü) vari, koyu vişne renginde dallı yemeni sarılı arakçin (dk eanviul ek nagl t ıinyas i l egrii ny i l eonl d ut ağkukneu) , y ay ah şul ıtl ahr ıınr tvias er i üstü abanili (fesin üstüne sarılan beyaz ipekli kumaş), yahut sarıklı başlıklar bulunduğunu; sırtlarında, mevsimlere göre, salta (yakasız, iliksiz ceket), çepken, aba, hayderi (kaba kumaştan yakasız ceket) biçim ceket, gocuk, bacaklarında sıkma, dizlik, şalvar; ayaklarında kundura mest, kış yaz memleket işi, renkli yün çorap; bellerinde kuşak, bazılarında sarkıtma, boyundan atma sürgülü gümüş kordon saat bulunduğunu yazmaktadır. lBaer ıknç, igbeaçbmai nş dı nöonl ed mu ği nu ödzöl enme mi n i l de ur i yydauz ak l an ­ rı hissedebilmektedir. Akyavaş[3], "Bekçilik bir sanattı, bir meslekti, devamlı bir baba ocağıydı. Her evin hususiyetini bilirdi ve her kapı onun için açıktı. Evlerimize önü ne bakarak girer, önüne bakarak çıkardı. Kem gözle bakanın da gözünü çıkarırdı. Boğaz'a, Kadıköy'üne falan yazlığ lar kapı kapatmadan çıkarlar a çıkanve evlerini içindeki eşyasıyla savmadan ona teslim [3] Akyavaş, A. Ragıp; ''Asitane il, Eski Zaman İçinde İstanbul ", Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, No:309, 2000. [4] Abdulaziz Bey; "Osmanlı, Adet, rasim Meve Tabirleri", 3.Baskı, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, Yayına Hazırlayanlar: Kazım Arısan, Duygu Arısan Günay, İstanbul, 2002. [5] Şimşek, İlhan; "Bekçiler ", Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, Cilt 2, s. 124-126 Türk Tarih Vakfı, İstanbul, 1994, [6] Koçu, Reşad Ekrem: "lstanbul T lumbacı/arı", Ana Ya uvınevi, İstanbul, 1981, [7] Ergin, Osman Nuri; ''Mecette-i Umur-, Be/ediyye", İBB Kültür Yayınları, No:21, 1995. [8] Ahmet Rasim; "Muharrir Bu Ya", MEB Türk Klasikleri:8, s. 355, İstanbul, 1996, [9] Işın, Ekrem, "İstanbu/'da Gündelik Hayat, İnsan, Kültür ve Mekan İlişkileri Üzerine Toplumsal Tarih Denemele ri", İletişim Yayınları, İstanbul, 1995. [10] Koz, Sabri; "Ramazan Fasılları, Bekçi Baba", Kitabevi İstanbul, 1998. [11] Evliya Çelebi; "Evliya Çelebi Seya hatnamesi", Hazırlayan: Orhan Şaik Gökyay, Yapı Kredi Yayınları, 1996, ■

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=