Yangın ve Güvenlik Dergisi 17. Sayı (Temmuz 1995)

zorunda oldukları, bu kırmızıya boyalı demir parçalarının varlığından haberdardır sadece. Hal böyle olduğu zaman da, hakkında hiçbirşey bilmediği bir mamülü satın alan insanımızın seçim yaparken veya satın aldığı cihazı kullanırken hata yapmaması ve bunun sonucunda mamüle olan güvenini yitirmemesi olanaksızdır. Bu sürecin doğal sonucu da insanlarımızın ve milli servetimizin kayba uğramasıdır. Bu kısır döngünün sebeplerinden biri, kalite sorunları olan üretimlerdir. O halde, kalitesiz üretimi ortadan kaldırmak bir çözümdür diye düşünebiliriz. Nitekim, ülkemizde bu yönde ciddi atılımlar vardır. Türk Standartları Enstitüsü birçok yangın standardı hazırlamış, Sanayi Bakanlığı birçok genelge ve yönetmelik çıkarmış ve bunların neticesinde TSE belgeli yangın söndürücüler, TSE tarafından yeterlilik belgeli cihaz bakım dolum firmaları meydana çıkmıştır. Ancak bütün bu gelişmelere rağmen bu soruna bir çare bulunmuştur diyebilir miyiz? Büyük bir çoğunluk TSE'den şikayet etmektedir. Zira, TSE bu sistemde adeta polis görevi görmektedir. Halbuki TSE'nin asli görevi polislik değil, standart yapmak olmalıdır. Bence asıl denetim bu işten canı yanacak olan, parmağı taşın altında olan sigorta şirketleri tarafından yapılmalıdır. Zira, denetimi iyi yapmadıkları taktirde, uğranılacak hasarı ödeyecek olan onlardır. Ayrıca, sigorta şirketleri her ne kadar hasar bedellerini sigortalılarına ödüyorlarsa bile, yine de bir milli servet kaybına uğradığımız aşikardır. Bu konunun yurt dışı çözümlerine kısaca bir göz attığımızda, örneğin Amerika Birleşik Devletleri'nde, Factory Mutual - kısaltılmış adı ile FM diye adlandırdığımız ve tüm yangın malzemelerinde onayını aradığımız belge, bir sigorta kuruluşunun onayıdır. FM, NFPA diye adlandırılan Amerikan Yangınla Mücadele Birliği'nin yayınladığı standartları kabul etmiş ve bu standartlara uygun mal ürettiklerini ispat eden imalatçılara, belli bir teminat karşılığında FM damgasını kullanma yetkisi vermiştir. Sonra dönüp müşterilerine, sigorta ettirecekleri bina, fabrika veya iş yeri gibi yerlerde FM damgalı mamüllerin kullanılması durumunda sigorta primlerinde önemli indirimler sağlayacağını söylemiş ve böylece sistemi dengelemiştir. İRl1 izoc İngiltere'de ise, Loss Prevention Council, kısaca LPC diye adlandırdığımız hasar önleme konseyi, üreticileri denetleme görevını üstlenmiş, sigorta şirketleri deLPC onaylı mamüllere prim indirimi uygulama sistemini kullanmaktadırlar. Ancak bunlara rağmen, sektör üretcilerinin yarattığı bir olumsuzluğu dile getirmek istiyorum. Bu da sektördeki fiyat rekabetidir. Bu rekabet neticesinde, üreticiler, araştırma geliştirme tanıtım, yenileme gibi yatırımlara fon ayıramamaktadır. Bunun doğal neticesi de mamüllerin kalitesine yansımaktadır. Tüketiciyi bilinçlendirmek üretıcıye düşmektedir. Ancak üreticilerin YANGIN VE GÜVENLİK DER GİSi SAYl-17 tüketiciyi bilinçlendirmesi hem çok zordur, hem de objektif olamaz. Herkes sattığı malın en iyisi olduğunu söyler. Bu itibarla üzerinde çok önemle durulması gereken konu eğitimdir. Bence yangın ve teknik emniyet konularında verilecek eğitim sonucunda pek çok can, maddi değerler ve iş gücü kaybı önlenecektir. Bu kayıp da oldukça büyüktür. Ülkemizde bu eğitimi verebilecek hem kurumlar, hem de imkanlar mevcuttur. Ama bilemediğim nedenlerden, bu yapılmaz. Televizyonlarımızda bu tip basit ama çok faydalı korunma bilgilerini öğreten filmler yayınlanmaz. Diğer bir husus da, bugün toplum üzerindeki etkinlikleri yadsınamaz hale gelmiş üniversitelerimizdir. Neden üniversitelerimizde yangın mühendisi yetiştirilmez? Ülkemiz yangın mühendisine ihtiyaç duymayacak kadar zengin midir? Bence yangın mühendisliği branşında üniversitelerimizden mezun olacak veya üniversitelerimizde öğretim görevlisi olacak kişiler sektörümüze biraz da objektiflik kazandıracaktır. Sektörümüzün sorunlarının bir tanesi de halkın ilgisizliği. Özetlemek gerekirse, eğitim programlarını yalnız yetişkinlere değil, çocuklara yönlendiren bir Türkiye'de yangınla mücadele konularına verilen önem ve öncelik sırası artacağından, yönetıcı kademelerinde oturan kişiler kuruluşlarında buna yönelik yatırım kararlarını hem daha kolay verecekler, hem de satın aldıkları sistemleri daha bilinçli bir şekilde değerlendirebileceklerdir. Bunun doğal sonucunda da, yaratılacak talep artışına, sanayimiz zaten yüksek teknoloji gerektirmeyen mamüllerin üretimlerini en kaliteli düzeye ulaştırmakta gecikmeyecektir.

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=