Yangın ve Güvenlik Dergisi 170. Sayı (Ekim 2014)
sbulak@teknikyayincilik.com SUNUŞ YANGIN ve GÜVENLİK SAYI 170 3 Değerli Okurlar; İstanbul İtfaiyesi 300. Yılını kutlarken teşkilatın bütün birimlerini, dergimizin danışmanı, İstanbul İtfaiyesi’nin duayen ismi Prof. Dr. Abdurrahman Kılıç nezlinde tebrik ederek hepinize merhaba demek istiyoruz. İstanbul tarihinde onlarca büyük yangın faciası yaşanmıştır. 1718 yılında Tüfekhane ve Tophane’de çıkan yangınlar, 1828 yılında “Büyük Hoca Paşa Yangını”, 1871 yılında meydana gelen “Büyük Beyoğlu Yangını” çapları ve sebep olduğu yıkımlarla ilk akla gelenler... Tulumbacı teşkilatları zamanın koşullarında adeta birer afete dönen bu yangınlarla mücadele ederken; güzelim İstanbul’u, tarihini, doğasını, mimarisini ve insanını korumak için ellerinde tek bir güç vardı, “kahramanlıkları”. 25 Eylül- 1 Ekim tarihleri arası ülkemizde “itfaiye haftası” olarak kutlanmakta. “Yangın Korunum Haftası” konsepti dünyanın belli başlı bütün ülkelerinde söz konusudur. Özelikle batıda “itfaiye” olgusuna büyük önem verildiği, çok özel bir saygı gösterildiği bilinmekte. Başka hiçbir mesleğe benzemez itfaiyeci olmak. Zamanın en güvenli kıyafetleri içinde de olsalar, ellerinde en gelişkin teknolojiler de olsa; ateşe yürüyen cesur adamlardır onlar. Tek bir can kurtarmak için her an kendi canını tehlikeye atan insanlar... Herkes itfaiyeci olabilir mi? Şüphesiz hayır. Ne parayla, ne ünvanla karşılığı verilemeyecek bir duygu hali, bir varoluş biçimidir itfaiyeci olmak. Bütün profesyonel tanımların ve kriterlerin ötesinde, kalbinde “kahramanlık ve adanmışlık” duygusu taşımayan kimsenin yapamayacağı bir meslektir. “Ateş düştüğü yeri yakar” denir ya, eviniz, iş yeriniz yangın tehlikesi altındayken kulağınız tek bir ses duymak ister, “Yangın arabasının sireni”. İtfaiye araçları size ulaştığında artık canınız ve malınız için bir kurtulma ümidi olduğunu bilirsiniz. Adını bilmediğiniz, üniformaları içinde yüzünü dahi göremediğiniz o insanlar yaşamla ölüm arasında size uzanan elin sahibidir. O eli sıkıca tutarsınız. Belki o güne kadar üzerinde hiç düşünmediğiniz, haklarında çıkan haberleri göz ucuyla geçiştirdiğiniz o isimsiz kahramanlar siz sevdiklerinizden ayrılmayın diye, yıllarınızı verdiğiniz birikimleriniz yanıp bitip kül olmasın diye oradadır. Hayatın hızı ve bütün karmaşası içinde gereken önemi vermeyi ve saygıyı göstermeyi ihmal ettiğimiz itfaiyecilerimiz, itfaiyecilik tarihi bizden çok yeni bazı ülkelerde el üstünde tutulurken, sosyal sorumluluk dahilinde medyada her daim göz önünde tutulurken, maalesef ülkemiz medyasında her geçen gün daha fazla göz ardı edilmekte. Bundan yirmi yıl önce çocukların hay- allerini süsleyen mesleklerden biriyken, bugün itfaiyenin varlığından haberdar bile olmadan büyüyor çocuklar. Dergimizin büyük değeri Sayın Abdurrrahman Kılıç’ın o güzel kaleminden, akademik kimliği ve İstanbul İtfaiye Müdürü olarak yaptığı yurtdışı ziyaret- lerinde protokolde siyasilerden bile daha önde ağırlandığı anektotları okumuşsunuzdur. Bu bildiğimiz ve alışkın olduğumuz manada bir protokol sıralaması değildir. İtfaiye teşkilatı mensubuna gösterilen saygı ve bütün etiketlerin ötesinde kuruluveren duygusal bağdır. İtfaiye ruhu, ne millet farkı tanır, ne ülke sınırları... Konuşmaya bile gerek duymadan dünyanın iki farklı ucunda ateşe yürüyen kahramanlar tek bir ortak duyguyu paylaşır; yaşamla ölüm arasında yalnız ve çaresiz insana uzanan o el olmayı... 300 yıllık İstanbul itfaiye teşkilatı tarihinde yaşamını kaybetmiş itfaiye şehitlerinin aziz anısı önünde saygıyla eğilirken, yangın güvenlik sektörü olarak, devlet olarak ve vatandaş olarak üzerimize düşen görevleri layıkıyla yerine getirme sorumluluğunu bir kez daha hatırlıyoruz. Yangın güvenliği meselesini layıkıyla yerine getirebilirsek, hem kendi can vemal güvenliğimizi, hemde itfaiyecilerin can güvenliğini tehlikeye atmayız. Önce yangın güvenliği, sonra bütün önlem- lere rağmen önlenemeyen yangınlara doğru müdahale hedefimiz olmalı. Saygılarımızla.
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=