sigortacılığı tanırsa şirket seçimi ayrı konudur. Önemli olan sigorta yaptırma bilincine halkı eriştirmek. Buna yönelik çalışmalar geçen sene birlik yönetim kurulu tarafından kabul edildi ve büyük bir bütçe ayrıldı. 1994 yılında sadece sigortacılık ve mevzuat ile ilgili olarak çeşitli yayın organlarında yazılar yayımlanması, açık oturumlar yapılması konusundaçalışmalaryapıldı. Çünkü sigortacılık mevzuatı geçen yıl bir hayli değişti. Ticaret konusunda ve sigortacılıkla ilgili denetim ve murakabe konusunda değişiklik.ter oldu, yönetmelikler çıktı. Bununla ilgili halkı aydınlatıcı yayınlar yapıldı. Bu birliğin 3 yıllık bir tanıtını programı var. Bu sene ikinci yılı, tabi 3 yıl sonunda sigorta sektöründe büyük bir patlama yaşanması bekleniyor. Çünkü bu tip yayınların neticesi uzun yıllar (3-5 sene) sonra alınabilir. Sigorta şirketleri de bunun bilincinde olarak sektörün geleceğine yönelik uzun vadede bir programa yatırım yaptılar, bütçelerinden pay ayırdılar, bir fon yaratıldı. Bu da amacımız için kullanılmakta. Sigorta sektörüne baktığımızda hep başa dönüyoruz. Ülkemizde l 994'te 54 sigorta şirketinin topladığı prim 31 trilyon TL'dir. Bunu yabancı paraya çevirdiğimizde düşük bir rakam çıkıyor. Bu rakam Avrupa'da, Almanya ve Fransa'da bir orta büyüklükte tek bir sigorta şirketinin l yıl içinde topladığı prime eşit. Aslında gelişmiş ülkelere baktığımızda sigortacılık ülkenin kalkınmasında rol oynayan bir meslektir. Bilhassa Amerika'da sigorta şirketleri mali bakımdan o kadar güçlüler ki sigorta şirketleri banka sahibi. Ülkemizde ise bunun tersi söz konusu, güçlü banka sigorta şirketi kuruyor. Sigorta şirketi ülkemizde mali bakımdan güçlü değil. Bunu sağlayabilirsek zamanla sektör istediğimiz noktaya gelir. Ülkemizde bugün söylenen ancak %l O civarında potansiyel sigortalı olduğu. Demek ki %90 sigortalanması gereken potansiyel var. YANGIN ve GÜVENLiK: Ülkemizde galiba daha çok iş yer/en· sigort,? yaptınyor. Ferdi sigorta çok düşük oranda bildiğim kadarıyla. B. YALÇIN: Dediğiniz doğru. Sigorta ihtiyaç dedik. İhtiyaç nedir, elinizdeki mal varlığı herhangi bir nedenle kaybolursa, eksilirse onu tekrar yerine koymak. Bu, firmalarda, sınai kuruluşlarda, ticari kuruluşlarda daha gelişmiş bir düşünce tarzı. Onlar, sermayelerini kaybetmek istemiyorlar, kaybettikleri zaman da sigorta şirketi devreye giriyor. Halkta ise bu bilinç ve imkan yok. Bu gibi çeşitli nedenlerle ferdi sigorta yaptırma oranı çok düşük oluyor. YANGIN ve GÜVENLiK: Son zamanlarda gündemde olan ve verimliliği tartışılan "Serbest Tarife Sistem! hakkında bilgi verir misiniz? Sizce bu sisteme geçilmesi sigortacılığı n,?sıl etkiledi? B. YALÇIN: Sigortacılık istatistiki bilgilere dayanan bir iş koludur. Siz bir riski belli adette bazı kişilerden alacaksınız, üstleneceksiniz. Bir yıl zarfında kaç tanesinde hasar olursa onları aynen ödeyeceksiniz. Bunun için de geçtiğimiz yıl aldığımız primler ve bunun karşılığında ödediğimiz hasarlar üzerinden yapılan istatistikler sonucunda çıkan prim ya da fiyatı değerlendiriyoruz. Ülkemizde 1990 yılına kadar sigortacılıkta "Mecburi Tarife Sistemi" geçerliydi. Yani Türkiye'de faaliyet gösteren sigorta şirketleri sizin binanızı sigortalayacaksa A ve B sigorta şirketi aynı primi alırdı. C ve D şirketleri de aynı primi alırdı. Bunun dışında bir prim uygulaması yapmak yasaktı. O tarihlerdeki hükümetlerin serbest ekonomi görüşü paralelinde sigortacılıkta da bir serbestlik rüzgarı esmeye başladı ve şirketler daha serbestlik kararı alınmadan rekabete başladılar. l990'ın Ekim ayında yangın branşında da serbestliğe geçildi; mecburi tarifeler yürürlükten kaldırıldı. Serbestlik, sigorta şirketlerinin fiyat rekabetine girmesine neden oldu. Bir sigorta şirketi gelip binanıza 3 milyon TL prim tespit ederken, bir başka şirket 2 milyon TL teklif etmeye başladı. Tabii size en uygun gelen hangisi ise onu tercih etmeyi düşünüyorsunuz. Bu da çok büyük sanayi kuruluşlarında, onların sigortalarında yaşanmaya başlandı. Çünkü hem prestij, hem de bilançosunda göstereceği iyi bir rakam olmaya başladı. Rekabet o kadar aşırı seviyelere geldi ki 3 yıl içinde mecburi tarife sisteminin uygulandığı zamanki fiyatların neredeyse %75, hatta bazen %90'ı kadar indirilmiş fiyatlara rastlandı. Bunun hiçbir mantık ve teknikle açıklanması mümkün değil. Çünkü prim toplayacaksınız ki o yıl içerisindeki hasarlarınızı ödeyebilesiniz. Ama gerekli primi toplayamazsanız, kendi birikiminizden kullanmak zorunda kalırsınız. İşte buna engel olmak için sigorta şirketleri bir araya gelerek, yangın branşında belli bir tarifenin altında fiyat vermeme prensibini kabul ettiler. Böylece bir otokontrol mekanizması kuruldu. Ama eskisi kadar yoğun olmasa da bazı büyük risklerde yine sigorta şirketleri fiyatrekabeti yapmakta ve tarifenin altında fiyat vermektedir. YANGIN ve GÜVENLİK: Büyük rekabet sektörü nasıl etkiliyor? B. YALÇIN: Prim daha az toplanmış oluyor. 1994 yılında Türkiye'de 3 1 -32 trilyon TL prim toplandı. Bunun % l 8l 9'u yangın branşına ait. Yangın branşında bu kadar çok rekabet olmasaydı, fiyatlar aşağı çekilip primler az toplanmasaydı Türkiye'de belki 50 trilyon TL prim elde edilebilirdi. YANGIN ve GÜVENLİK Eklemek istediğiniz hususlar var mı? B. YALÇIN: Sigortacılığın ülkede istenilen yere gelmesi için sınai veya ticari kuruluşlardan ziyade halkın sigortaya alıştırılması gerekiyor. Çünkü sigortacılıkta asıl prensip, büyük adetler kanunudur. Adet olarak ne kadar çok risk alırsanız o kadar çok kuvvetli bir birliğe sahip olursunuz. Ayrıca sigorta şirketlerinin sadece fiyat kırarak bilinçsizce rekabet etmemeleri, ödeyecekleri hasarı da düşünmeleri gerekir. Ben önümüzdeki yıllarda genç nesille beraber sektörün daha iyi yerlere geleceği görüşündeyim. YANGIN ve GÜVENLİK: Biz de bu düşüncelerinize katılıyoruz. Verdiğiniz bilgiler için çok teşekkür ederiz. o YANGIN VE GÜVENLİK DERGİSİ SAYl-19
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=