Yangın ve Güvenlik Dergisi 214. Sayı (Nisan 2020)
Yangın ve Güvenlik / Nisan 2020 23 yanginguvenlik.com.tr Fakat semtin komiseri dönüp dola- şıp kendi başına da kabak patlayacağını görünce, o güruha katılmaya mecbur olmuş, mazbata işine müdahale etmiş. — Müşkülü budur ki yerinde resmi bir keşif yapalım, mazbatayı da kara- kolda tanzim edelim, hep beraber mühürler imzalarız, demiş. Başta imamla komiser on kişi kadar iskeleye gitmişler, neferin denize düş- tüğü yer burası mıdır diye konuşurken, Narin Ahmet haber vermiş Bahriye de koşmuş gelmiş. Heyet iskele kenarında denize eğilmişler, neferin düştüğü yeri tetkik ederken imamın ayağı kaymış denize düşmüş, Narin Ahmet’e göre ise kız imam efendiyi bir omuz vurarak denize yuvarlamış. İmam sırtında koca cüppe “imdat” diye dalar çıkarmış, yine denize atlayan olmamış. — İmam Efendi, iskeleyi tut, iskeleyi tut, diye bağrışırlarmış. Bahriye de: — Telâş etmeyin yahu, imam efendi iskeleyi tuttu. Hem orası adam boğulacak kadar derin değildir, gör- müyor musunuz ayağı yere değiyor. Bu kadar erkeksiniz, içinizde bir de koca komiser var, nasıl olsa biriniz soyunup atlar, efendiyi kurtarır demiş. Kimsenin atlamadığını görünce başörtüsünü, yeldirmesini, entari- sini atmış, orada bulunup aleyhinde konuşmuş olanlardan birinin yüzüne de tükürdükten sonra denize atlamış, seksen okkalık (1 okka=1,283 kg) imamı boğulmasına ramak kala çekmiş kurtar- mış. Islak başörtüsü ve ıslak yeldirmesini almış: — İşte tulumbacı Bahriye kahpesi vücudunu sizlere de gösterdi, koca bulamayan şırfıntı bakalım hangi- nizi baştan çıkaracak, bana sorar- sanız gözüm şu üç çocuklu komiser efendide, şimdi mazbatanızı daha iyi yazarsınız diyerek ağlaya ağlaya çekmiş, gitmiş. Suratına tükürülen adam: — Efendim, şimdi hemen gidelim, mazbatayı yazalım, kahpe gözü- müzün önünde dahi üryan (çıplak) vücudunu teşhir ettikten maada bendenize dahi alenen hakarette bulunmuştur. Fahişeyi Rodos kafası zindanına attırmalıyız deyince, ken- disini güçlükle toplayan ve zatürreye tutulmamak için o civardaki Ağa hamamına gitmek üzere bir araba getirtmiş olan imam efendi meğer vicdan sahibi biriymiş, titreyerek arabaya binerken: — Benim burada duracak hâlim yok, lütfen hepiniz hamama teşrif edin, komiser efendi de gelsinler, orada derhal bir mazbata yazıp tanzim edelim ve padişahımızdan bu tulum- bacı Bahriye’nin bir adet tahlisiye madalyası ile taltifini isteyelim. Zira iskelede denizin kaç kulaç olduğu, neferin iskeleye tutunup tutunma- dığı, iskeledeki erkeklerin denize ne zaman atlayacağı bence bittecrübe sabit olmuştur. Hemen bir hayırlı kıs- met çıksın, şu kızın nikâhını kıymak inşallah bana nasip olur, demiş. İlyas ile Evlendirilir Bahriye on sekiz yaşına geldiği zaman tahminen 1893 yılında babasını kaybeder. Babasından Kapalıçarşı’da üç dükkân ile bir hanın yirmide bir hissesi kalır. O zamanlar handan ve dükkân- lardan aldığı kira ile kimseye muhtaç olmadan etmeden gül gibi geçinirken, denizden kurtardığı imam efendi ve komiser, Anadolu’dan gelen semt bek- çisinin kardeşi olan ve sakalık yapmaya başlayan İlyas adında bir delikanlı ile evlendirir. Evlendikten sonra, zıpırı kız hanım hanımcık olur. Mahallenin kadınla- rına akıl hocalığı yapmaya başlar. Kocası ile geçinemeyen mahalle kadınlara akıl verir, nasıl geçineceklerini anlatır. Mahal- lenin saygı duyduğu bir kadın olur. [3] Bahriye’nin babasının arkadaşı olan Samatyalı meşhur tiyatro aktörü Fehim Efendi, Bahriye’nin bir saka ile evlendi- ğini öğrenince, yardım için İlyas’ı Rumeli Demiryolu İdaresinde iyi bir aylıkla bekçiliğe yerleştirir.[3] İlyas bekçilikten aldığı parayı biriktirir, Bahriye’nin her ay sonunda dükkân ve handan aldığı kira gelirleriyle evi geçindirirler. Evlilik- lerinin birinci yılında, 1894 yılında İstan- bul’da Zelzele-i Azime (Büyük Deprem) denilen depremin olduğu yıl Bahriye bir oğlan doğurur, adını İsmail koyarlar. Evliliklerinin dördüncü yılında, İsmail üç yaşındayken, 1897 yılında, İlyas yakın- larını görmek için amcası olan bekçi ile birlikte memleketi Pötürge’ye gitmek istediğini ve gidip bir ay sonra döne- ceğini söyler. Biriktirdiği üç senelik bekçi aylıklarını Bahriye’den gizlice sandıktan alır, bir aya kalmaz dönerim diyerek vedalaşıp memleketine gider. Göründüğü gibi olmayan İlyas, gider ve geri dönmez. Memleketinde iki karısı ve çocukları vardır. [9] Günler sonra Bahriye’ye boşadığına ilişkin boşama kâğıdı gelir. Boşanma kâğıdını aldıktan sonra sandığa baktığında biriktirdikleri paraların da gittiğini görür. Bahriye üç yaşındaki İsmail ile yalnızdır. Yalnız kalan Bahriye bütün varlığını oğlu İsmail’i yetiştirmek için harcar. Evli- lik tekliflerini kabul etmez. Dişinden tır- nağından artırarak oğlunu okutur. İsmail anasının mücevheridir, bir paşa torunu gibi giydirir, en iyi şekilde eğitilmesini sağlar. İsmail; babası gibi nankör olmaz, anası gibi tulumbacılığa heves etmez, pırıl pırıl yakışıklı bir delikanlı olur. İsmail Askere Gider İsmail on sekiz yaşında liseyi bitirdiği yıl 1912 Ekim ayında Balkan Savaşı çıkar. Anasına haber vermeden arkadaşlarıyla birlikte gönüllü asker yazılır. Yazıldığı gün, iki gün sonra cepheye sevk edilmek üzere hemen asker elbisesi giydirirler. İsmail o akşam eve asker kıyafetinde gelir. Bahriye şaşırır, fakat cepheye gide- cek çocuğun cesaretini kırmamak için
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=