27 YANGIN ve GÜVENLİK • Kasım-Aralık / 2024 MAKALE noktasına sahip olup, ön cepheden zemin katında giriş sağlarken, arka bodrum katı yarı seviyede olup, yapının arka tarafından da zemin seviyesinde görünür. Ön taraftan yapılan ilk girişlerin ardından, bodrum katında (arka) havalandırma (veya daha fazla giriş) işlemleri yapıldığında, yangının hızlı yayılması sıklıkla meydana gelmiştir. Genellikle, bu durum itfaiyecilerin alanda olduğu sırada gerçekleşir[3]. Bu gibi durumlarla karşılaşmamak için, açıklık açma kararı verirken dikkatli olmak gereklidir. Açıklık açma amacınızın ne olduğunu net bir şekilde belirlemek önemlidir. Açtığınız açıklık, geçici bir rahatlama sağlasa da, ilerleyen hortum ekibinin önünde olmamalıdır. Giriş noktasının ne kadar uygun olduğu da göz önünde bulundurulmalı ve risk değerlendirmesi yapılmalıdır. Bu noktada, alternatif bir giriş olup olmadığı araştırılmalı ve açıklığın açılmasıyla ne elde edileceği sorgulanmalıdır. Bu tür taktiksel adımların her biri, yangınla mücadelede daha kontrollü ve etkili bir strateji uygulamanıza yardımcı olacaktır[3]. AVRUPA VE ABD’DE TAKTIKSEL HAVALANDIRMA ABD’de, yangın operasyonlarının erken aşamalarında binayı “açma” yaklaşımı uzun zamandır yaygın bir uygulama olmuştur. Bu taktik, itfaiyecilerin ve binada mahsur kalan kişilerin güvenliğini sağlamak amacıyla yangının hızla ilerlemesini engellemek ve yangın davranışını kontrol altına almak için kullanılır. Ayrıca, bu yöntem, yangının yatay yayılmasını sınırlamak için çatı arası, boşluklar ve diğer gizli alanlarda etkili bir şekilde müdahale edilmesini sağlar. Bu sayede, içerideki koşulların iyileştirilmesi ve yangının kontrolden çıkmasının önüne geçilmesi hedeflenir[3]. Diğer yandan, Avrupa’daki yaklaşım genellikle yangınla mücadeleye başlamadan önce iç koşulların istikrara kavuşturulmasına odaklanır. Avrupa’daki strateji, yangının yayılmasını engellemek için yangın izolasyonu ve sınırlama taktiklerine öncelik verir. Bu, yangın havalandırmasından önce yangının etki alanının daraltılmasına ve kontrol altına alınmasına yardımcı olur. Bu iki yaklaşım arasındaki fark, yangına müdahale şekillerinde ve öncelik sıralamasında kendini gösterir[3]. Bir itfaiyecinin, bir yapı yangınının erken aşamalarında karşılaştığı en zor ve kritik kararlardan biri, yangınla mücadele stratejisini belirlemektir. En iyi seçenek, o pencereyi “açmak mı”? Kapıyı açmak mı? Yoksa çatıya bir delik açmak mı? Bu gibi kararlar, her biri kendine özgü riskler ve sonuçlar taşıyan, anında yapılması gereken tercihlerdir. Yangın binalarının havalandırılması konusunda alınacak stratejik bir karar, itfaiyeciyi, yangının ilerleyişi ve iç koşulları hakkında doğru değerlendirme yapmaya zorlayan, karmaşık bir sorumluluk taşır. Bu noktada yapılan yanlış bir hamle, hem yangınla mücadeleyi zorlaştırabilir hem de kurtarma ekiplerinin ve içerideki kişilerin güvenliğini tehlikeye atabilir. Taktiksel havalandırma süreçlerine doğru bir şekilde karar verebilmek için, yangın ortamının koşullarını ve yangın gazlarının hareketlerini iyi anlamak gereklidir. YANMA VE GAZ DAVRANIŞLARI VE RÜZGAR ETKISI Yanma, yani oksidasyonun gerçekleşebilmesi için oksitleyici bir maddeye ihtiyaç vardır; bu genellikle oksijen olur. Bunun yanı sıra, yakıt ve enerji de gereklidir. Yanma işlemine başlamak için gerekli olan ısı miktarı, karışımdaki termal kütle miktarına bağlıdır. Termal kütle, oksidasyon sürecine katkı sağlamayan tüm molekülleri ifade eder. Azot, su buharı, fazla yakıt ve diğer inaktif parçacıklar, moleküler ortamda ısıyı emen ısı yakalayıcıları olarak görev yapar. Eğer karışımda fazla miktarda termal kütle varsa, oksijen ve yakıt oranı uygun olsa bile, hatta bir ateş başlatıcı kaynağı da eklenmiş olsa, yanma gerçekleşmez. Bu durumda, oksijen ve yakıt karışımı ne “zayıf” ne de “zengin” olur, ancak yüksek miktardaki termal kütle nedeniyle yanma gerçekleşmez[4]. Yakıt genellikle gazlar şeklinde olur; bunlar, doğal maddelerin pirolizinden veya plastik gibi yağ bazlı materyallerin buharlaşma ve piroliz işlemleriyle ortaya çıkan gazlardır. Bu gazları oluşturmak için ısı enerjisi sağlanması gerekir ve bu süreç oldukça yavaş işler, ancak oksijen gerektirmez. Oksijen olmayan bir ortamda da yakıt gaz halinde salınabilir, bu durum genellikle uzun bir zaman alır. Bu, havalandırma kontrollü bir yangının dumanında çok büyük miktarda yanmamış yakıtın salınabileceği anlamına gelir. Dumanın rengi beyaz ve şeffaf olabileceği gibi, siyah ve yoğun da olabilir, ancak bu dumanın yanıcı olup olmadığı hakkında bilgi edinmek mümkün değildir. İçerdiği yanmamış yakıt, sadece termal kütle olarak işlev görür ve yanma için oksijen bulunmadığı için ısıyı emer[4]. Yangın gazlarının akışı, her zaman yüksek basınçtan düşük basınca doğru gerçekleşir. Bu basınç farkının büyüklüğü, gaz akışının büyüklüğünü ve hızını belirler. Büyük basınç farkları, yangın gazlarının hızlı bir şekilde hareket etmesine ve bu gazların uzun mesafelere yayılmasına yol açabilir. Aynı zamanda, basınç farkları, yangının hareket yönünü tahmin etmeyi zorlaştırabilir ve yangının beklenmedik yönlere yayılmasına sebep olabilir [2]. İçerideki hava genellikle dışarıdaki havadan daha sıcak olduğunda, binada basınç dışarıdaki havadan daha yüksek olur. Isınan hava genleşerek daha büyük bir hacim kaplar ve soğuk havaya göre daha düşük yoğunlukta olur. Bu fark, binadaki havanın çevresiyle dengeye ulaşmaya çalışmasını sağlar, bu da sıcak havanın binadan dışarıya doğru hareket etmesine yol açar. Binada genellikle tamamen sızdırmaz olmayan açıklıklar bulunduğundan, sıcak hava dışarıya çıkarken soğuk hava kademeli olarak içeri girmeye başlar. Eğer
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=