45 YANGIN VE GÜVENLİK • MART - NİSAN / 2025 ÇEVİRİ alarmını duyduklarında binada kalmayı tercih etmiştir. Bu sonuç beklenen bir durumdur, çünkü çalışma, acil durumun ilk aşamalarında az sayıda ipucu içeren tipik bir durumu temsil etmeyi amaçlamıştır. Katılımcılar ne alev ne de duman görmüş, birçok gerçek senaryoda olduğu gibi yalnızca alarm sesine maruz kalmışlardır. Katılımcıların kalma kararı vermesi, ilerleyen süreçte tahliye olmayacakları anlamına gelmemektedir. Önceki çalışmalarda belirtildiği gibi, tahliye olmadan önce daha fazla bilgiye veya yardıma ihtiyaç duyabilirler. Bu bulgu, Davranışsal Gerçekler 1 ve 2’yi desteklemekte ve yangın alarmı algısını ve etkinliğini artırma gerekliliğini vurgulayan önceki araştırmalarla uyum göstermektedir. Fiziksel çevrenin tahliye kararlarını etkilediği tespit edilmiştir. Katılımcılar açık alandayken tahliye olma olasılığı daha düşükken (%53), kapalı alanda tahliye olma olasılığı daha yüksek bulunmuştur (%63). Bu sonucun olası bir açıklaması, açık alanlarda katılımcıların durumu daha iyi değerlendirebilmesi, ancak kapalı bir odada sınırlı görüş alanı ve bilgiye sahip olmaları olabilir. Önceki araştırmalar genellikle çıkış seçimi, rota tercihi ve tahliye süresi üzerine yoğunlaşmış olup, farklı çevrelerde değişen tahliye kararlarına daha az odaklanmıştır. Koruyucu eylemlerin belirli bir mekâna bağlı olarak değişebileceği ihtimali, daha fazla araştırma gerekliliğini ortaya koymaktadır. Ayrıca, sosyal etkinin tahliye sürecindeki önemi de doğrulanmıştır. Çevresindeki diğer bireylerin tahliye olduğunu gören katılımcılar, %198 daha yüksek olasılıkla tahliye kararını vermiştir. Bu sonuçlar, bireylerin çevresindekiler tepki vermediğinde tepki verme olasılıklarının düştüğünü belirten önceki araştırmalarla uyumludur. Ancak, çalışmamızda sosyal inhibisyonun etkisi beklenenden daha düşük bulunmuştur. Diğerlerinin tepki vermemesi, bireylerin tahliye olma eğilimini yalnızca %27 oranında azaltmıştır. Her değişkenin tahliye kararları üzerindeki etkisi değişkenlik göstermesine rağmen, bulgularımız Davranışsal Gerçek 3’ü desteklemektedir: ‘Çevredeki nüfus, bireyin karar alma sürecini etkiler’. Cinsiyet, meslek, fiziksel uygunluk seviyesi ve önceki deneyimler gibi sosyodemografik değişkenler tahliye kararlarını anlamlı şekilde etkilememiştir. Ancak, yaş ve eğitim seviyesi önemli faktörler olarak belirlenmiştir. Bulgular, yaş arttıkça tahliye kararının azalması eğiliminde olduğunu göstermektedir (%2.7 oranında yıllık düşüş). Yaşlı bireylerin, sağlık kaygılarını belirsiz tahliye uyarılarından daha öncelikli görebilecekleri düşünülmektedir. Bu durum, yaşlı yetişkinlerin daha temkinli olduklarını öne süren bazı risk algısı teorileriyle çelişmektedir. Öte yandan, üniversite eğitimi almış bireyler, daha düşük eğitim seviyesine sahip bireylere kıyasla tahliye kararını daha yüksek oranda vermiştir. Bu durum, eğitimli bireylerin risk algısının daha yüksek olması ve yangın alarmına karşı daha güçlü bir tepki vermeleri ile açıklanabilir. Genel olarak, bu sosyodemografik bulgular, Davranışsal Gerçek 4’ü desteklemektedir: ‘Bireysel farklılıklar (demografik özellikler), davranışı etkileyebilir’. Bu çalışmanın önemli bulgularından biri, bir yakınıyla birlikte olmanın tahliye kararları üzerindeki etkisidir. Sonuçlar, bu durumun anlamlı bir değişiklik yarattığını göstermektedir (p < 2.2e-16); katılımcıların %73’ü yalnız olduklarında tahliye olmamayı tercih ederken, %77’si sevdikleriyle birlikteyken tahliye olmayı seçmiştir. Bu bulgu, mevcut sosyal ilişkilerin acil durum kararları ve koruyucu eylemler üzerindeki etkisini dikkate almanın önemini vurgulamaktadır. Bununla birlikte, bu yanıtların çalışma içinde verilen bilgiler doğrultusunda sağlandığı ve deneklerin deneme tamamlandıktan sonra yanıt verdikleri göz önüne alındığında, bir yanlılık bulunabileceği unutulmamalıdır. Denemelerin sırasının rastgele belirlenmesi farklı sonuçlar doğurabilir. Bu nedenle, gelecekte bu konuyla ilgili daha fazla araştırmaya ihtiyaç duyulmaktadır. Bu çalışmanın çeşitli güçlü yönleri vardır. Deneysel tasarım, geniş örneklem büyüklüğü (n = 1.807) ve tahliye kararları üzerindeki çeşitli çevresel ve sosyal faktörlerin analizini içermektedir. Çevrimiçi deneyler, insan davranışına ilişkin veri toplama ve bilgi edinme süreçlerinde maliyet etkin ve kapsamlı bir yöntem sunmaktadır. Bulgular, lojistik regresyon kullanılarak tahliye kararlarının önemli öngörücü değişkenlerini belirlemiştir. Ayrıca, bu çalışma sosyal etkinin tahliye kararları üzerindeki etkisini vurgulamakta ve acil durumlar sırasında mevcut sosyal ilişkilerin dikkate alınmasının önemini ortaya koymaktadır. Bunun yanı sıra, elde edilen tutarlı sonuçlar, daha önce yapılan araştırmaları (örneğin, davranışsal gerçekler [14]) desteklemektedir. ÇALIŞMANIN SINIRLAMALARI Bu çalışmanın çeşitli sınırlamaları bulunmaktadır. İlk olarak, örneklem alımı yalnızca İspanyol nüfusu ile sınırlı kalmıştır; bu da bulguların daha geniş bir nüfusa genelleştirilmesini zorlaştırmaktadır. Farklı milletlerden veri içeren çalışmaların yapılması, elde edilen sonuçların geçerliliğini artıracaktır. Ek olarak, katılımcılara sağlanan maddi ödüller, onların motivasyonlarını ve katılım seviyelerini
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=