Yangın ve Güvenlik Dergisi 29. Sayı (Ocak-Şubat 1997)

Burada Nasrettin Hoca'nın bir fıkrasını anlatmak isterim. "Hocanın eşeği çalınmış. Bir teselli beklediği dostları kabahati hep Hocada bulmuşlar. Ahırın kapısını kapasaydınya. - Hiç takırtıda mı duymadın? Eşeği sıkıca bağlamamışsındır. Hoca bunları dinlemiş dinlemiş, s o n u n d a dayanamayıp; eee, demiş, bütün kabahati bende buldunuz; hırsızın hiç mi kabahati yoktu?" Her yangının ardından itfaiyeciler suçlanır, ama hiç yangına sebebiyet veren, yangından korunma önlemlerini yeterince almayan, dostlar alışverişte görsünler diye birtakım komik denecek kadar da basit yangın önlemi alarak kendisini kandıranların, yangın denen afeti hafife alan, hatta itfaiyenin yangın telefonunu bile doğru dürüst bilmeyenlerin hiç mi kusuru yok? Burada başımızdan geçen bir olayı anlatmak istiyorum: Bir bayanın evi kilitli kalmış, araç telefonu ile müdürlüğümüzün 110 no'lu telefonundan yardım istemiş. Yardım gelmeyince tekrar aramış ve yine netice alamamış, üçüncü defa aramış yine yardım gelmeyince arabasına binerek dairemize gelmiş. "Benimle dalga mı geçiyor sunuz?" diye ağzına geleni söylemiş. Oysa ihbar Alanya itfaiyesine gelmeyip, An kara Merkez İtfaiyesine ulaşmış. Çok zamanlar da yangın ihbarı polis veya jandarma aracılığı ile bize ulaşmaktadır. Yangın ihbarı doğru verilmediği için itfaiyelerimiz geç bırakılmaktadır. Burada şunu vurgulamak istiyorum. Bütün konularda yalnız itfaiyeciler suçlanır. Yangın ihbarını doğru dürüst veremeyerek itfaiyeyi geç bırakanların hiç mi suçu yok? bakmak aklına gelmez. Hakikaten olaya geç gelindiği doğru mudur? Aradan uzun zaman geçtiği sanılarak feryat koparılmıştır. İtfayicilerin suçlanması böyle sürüp giderken milli servetimizde kül olup savrulup gitmektedir. İtfaiyeci yangın ihbarını alır almaz çok çevik bir hareketle hemen olay mahalline son hızla gitmekte, kendisini birçok tehlikenin beklediğini bilerek görev bilinciyle olaya saldırmaktadır. Belki de ölüme yıldırım hızıyla yaklaştığının farkında bile değildir. Çünkü yangına giden itfaiyenin trafik kazası yapması an meselesidir. Olay yerine vardığı zaman da yangın yeri düzensizliklerle doludur. Aşırı zehirli gaz, ateş, aşırı sıcaklık, patlayıcı ve parlayıcı maddeler, yıkıntı, çöküntü ve buna benzer çok sayıda tehlike itfaiyeciyi beklemektedir. Resmi dairelerde mesai saat 1 7. 30 dan sonra biterek bütün memurlar istirahata giderken itfaiyeci yine görev başında olduğu için resmi dairede işi olan vatandaşlar karşılarında yine itfaiyecileri bulacaklardır. Çünkü itfaiyecinin gecesi gündüzü, bayramı- tatili yoktur. "Bu görevi yaptığım için hiç bir zaman pişman olmadım, aksine çok mutlu ve gururluyum. Çünkü yaptığım işin fedekarlık ve kutsal bir görev olduğunun bilincindeyim." Türkiye'nin dört bir yanında çeşitli kurum ve kuru·luşlar tarafından yangın güvenlik konulu seminerler ve konfera�slar düzenler_ıerek itfaiyecilerimiz ve bu konuya duyarlı kişiler zaman zaman bir araya getirilmektedir. Bu da son derece sevindirici bir oluşumdur. İtfaiyecilikte bir söz vardır. "İtfaiyeciyi ateşe atmışlar. İtfaiyeci de, ateşin en büyüğü bile ben(korkutamaz, çünkü benim görevim ateşle savaşmaktır. Ateşten değil onu söndürememekten korkarım" demiş. Unutulmaması gereken şudur ki: İtfaiyeciler sizin için günün 24 saati nöbeti başında zor anınızda en yakınınız olabilmek için tetikte beklemektedir. Değerini bilelim, 1 1 O yangın ihbar numarasını, telefona el attığımız an görebileceğimiz bir yere yazalım ki, gerektiğindezaman kaybımız en aza insin. Tabi ki itfaiyenin olay yerine geç gelmesi kabul edilemeyecek en büyükhatalardan biridir. Çünkü mal canın yongasıdır. Afete uğrayan kişi bu gibi durumlarda ne söylese haklıdır. Ama burada şunu gözden kaçırmamak gerekir. Yangına maruz kalan kişiye bir dakika, bir saat gibi gelir. "İtfaiye geç geldi" denir. Ama hiç kimsenin o anda kolundaki saate bile Allah her türlü afetten korusun. ■ YANGIN VE GÜVENLiK \�71 SAYI 29 . . --

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=