M. GÜSAR hasarlar, doğal afetler sonucu ortaya çıkabileceği gibi, insan hataları ve kasıtlı davranışlara bağlı olarak da meydana gelebilir. Tesadüfi riskle, ticari risk arasındaki en büyük fark, ticari riskte bir kayıp söz konusu olabileceği gibi önemli bir kar olasılığının da bulunması, tesadüfi riskte ise kesinlikle kar sağlama şansının bulunmamasıdır. 2. RİSK YÖNETİMİ Risk yönetimi yukarıda iki başlık altında topladığımız risklerden sadece tesadüfi olanlarına karşı oluşturulmuş bir korunma ve kontrol sürecidir. Risk yönetimini, herhangi bir hasar sonrası operasyonel verimliliği korumak amacı ile, mevcut kaynaklarla ve gerekli kaynaklar arasında denge kurmaya yönelik, hasar öncesinde en etkin durumun planlanması olarak tanımlamak mümkündür. Risk yönetim süreci, tesadüfi risklerin ortaya çıkarılması ve belirlenmesi, değerlendirilmesi kontrolü ve/veya önlenmesi ve finansmanı olarak 4 bölümde incelenebilir. Risklerin Ortaya Çıkarılması ve Belirlenmesi: Bu ilk aşama, gerçekleştiği takdirde işletmenin amaçlarına ulaşmasını engelleyecek riskle rin ve tehlikelerin neler olduğunun belirlenmesine yöneliktir. Risklerin Değerlendirilmesi: Bu aşamada, işletmeyi tehdit eden risklerin belirlenmesinden sonra, söz konusu risklerin sayısal hale getirilmesi gerçekleştirilmelidir. Yani herhangi bir riskin meydana gelme olasılığı hesaplanmaktadır. Ayrıca, bu riskin sıklığı ve boyutu da finansal oiarak değerlendirilmektedir. Risk Kontrolu: Ortaya çıkarılan ve değerlendirilen risklerin hangi metodlar ile elimine edileceğine veya etkilerinin nasıl en aza indirileceğine karar verilen aşamadır. Risk Finansmanı: Risk kontrolü ile önlenmesi veya elimine edilmesi daha fazla mümkün olmayan risklerin nasıl finanse edilmesi gerektiğinin belirlendiği, risk yönetimi sürecinin son aşamasıdır. Riski, üzerinde taşıma ya da sigortacıya transfer etme kararı bu aşamada verilmektedir. Sigortacı, görüldüğü üzere, bu süreç içerisinde en son aşamada devreye girmektedir. Risk yönetimi, ilk ortaya çıktığı ABD'de özellikle sınai işletmelerin kendi organizasyonları bünyesinde yarattıkları bir yönetim birimi olarak, işletmenin geleceğini tehlikeye sokabilecek risklere karşı korunmasını amaçlamaktadır. Risk yönetimi, esas olarak bütün işletmelerin organizasyonunda yer alması gereken bir yönetim sürecidir. Nitekim, bugün bütün çok uluslu ve büyük işletmelerin, doğrudan yönetim kuruluna veya yine bir müdüre bağlı olarak çalışan risk yöneticileri vardır. 3. RİSK YÖNETİCİSİNİN GÖREVLERİ Bir risk yöneticisinin ana görevleri aşağıdaki gibi özetlenebilir. •Riskleri belirlemek ve değerlendirmek •Hasarı önleyici teknik çalışmalar •Riskin güvenceye alınması (saklama/sigorta), gerekli teminatlar, prim koşulları v.b. gibi konularda koşulları tartışmak ve belirlemek •İşletmenin kendi üzerinde tutacağı riskler ile ilgili sistemler geliştirmek •Alternatif risk transfer yollarını incelemek ve değerlendirmek. Ancak bu şekilde işletmeler, aktifve etkin bir risk yönetimi ile varlıklarını devam ettirebilirler. Türkiye'deki uygulamanın, bu şartlara uyduğunu söylemek ise imkansızdır. Büyük işletmelerin sigorta şirketlerinden emekli olmuş kişileri sigorta müşaviri olarak istihdam ettiklerini, ancak birkaç fırmada ise gerçek anlamda risk yöneticisinin olduğu görülmektedir. Ülkemizde risk yönetiminin aslında asli görevleri olmadığı halde, son yıllarda özellikle sigorta şirketleri tarafından üstlenildiği gözlemlenmektedir. Çoğu sigorta şirketinin halen bu hizmeti veren departmanlara sahip oldukları ve müşterilerine risk yönetimi konusunda danışmanlık yaptıkları bilinmektedir. YANGIN VE GÜVENLiK DERGiSi SAYI 3 m
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=