Yangın ve Güvenlik Dergisi 47. Sayı (Kasım-Aralık 1999)

"Sektör Toplantıları" avantajları kolay bulunabilir olması, ucuz olaması ve zehirli taksit etkilerinin olmamasıdır. En büyük dezavantajı ise söndürülme işleminin yapıldığı mekanda özellikle elektronik teçhizata zarar verme ihtimalidir. Yangın algılama sonrasında tek bir başlık patlasa bile su, 10-15 m2'l ik bir alandaki cihazlara zarar verecektir. Zararın etkisi, zeminin yükseltilmiş zemin olup olmamasıyla da ilgilidir. Sprinkler sistemlerinin bu zararını ortadan kaldırmak için "pre-action" dediğimiz ön uyarılı sprinkler sistemleri geliştirilmiştir. Donmaya karşı ise kuru tip sistemler yaygın olarak kullanılmaktadır. Hangi tip sprinkler sistemin uygulanacağı, mekanın mimari özelliklerine ve kullanım amacına bağlı olarak seçilir. Biz bugün bu sistemlerin projelendirilmesi, sistemlerdeki gelişmeler, standartlar ekipmanlarve uygulamalarla ilgili ülkemizde yaşanan problemlerin neler olduğunu tartışacağız. Şu anda, ülkemizde konuyla ilgili dünya literatürünü takip eden, hem proje hazırlayan hem de uygulamasını yapan çok değerli üç arkadaşımızla beraberiz. Onlardan bu konudaki düşüncelerini alacağız. Sözü soyadı sıralamasına göre önce Sayın Ulus KAVAZ'a vermek istiyorum. Ulus KAVAZ: Bana göre sprinkler sistemleri son on yıldır yaygınlaştı. Biz on yıl önce müşavir firmaya projede yer alan bir alarm vanasının neden gerekli olduğunu anlatmaya çalışıyorduk. Yani insanlar konuya çok uzaklardı. Bugün böyle açıklamalar yapmak zorunda kalmıyoruz. Bu dönem içinde sektördeki firmaların da çoğaldığını gözlemliyoruz ki bu da sevindirici bir gelişme. Fakat şartnameler konusunda, projelendirme konusunda daha katetmemiz gereken epey bir yol olduğunu düşünüyorum. Abdurahman KIL/Ç Abdurahman KILIÇ: Teşekkür ederim. Konunun ayrıntılarına daha sonra gireceğiz. Şimdi de Sayın İsmail TURANLl'ya söz vermek istiyorum. İsmail TURANLI: Sprinkler sistemlerine tartışırken belki de öncelikle ülkemizdeki mühendislik ve projelendirme gereklerinin masaya yatırılması gerekiyor. Konu mühendislik yaklaşımı olduğu zaman, bir havalandırma sistemi-nin tasarımı veya bir ısıtma-soğutma sisteminin tasarımı farklı şeyler değil. Elimizdeki matematiksel metodlarla çıkarılmış değerler ve donelerde herhangi bir farklılaşma yoktur. Fark daha çok deneysel metodlarla elde edilmiş değerlerdedir. Deneysel metodlarla ortaya koyulmuş değerler de belirli modellere dayandığı için modellerde oluşabilecek değişiklik, binanın, endüstri tesisinin, projenin yapısındaki farklılıklar sonuç olarak riskin farklılaşması değişik mühendislik gereklerine i htiyaç duyar. Bu yüzden sprinkler sistemlerinden bahsederken sadece sistem üzerinden saf ve tek doğruyu bulmak zor hale geliyor. Bizim insanlarımız sprinkler veya benzeri sistemlerde kesin doğruları elde edip bunun üzerinden devam etme eğiliminde olduğundan, bazı noktaları aşamıyor ve sistemlerin tasırımında Yangın ve Güvenlik m Sayı 47 Kasım -Aralık '99 eksiklere, tartışmalara sebep olacak durumlara yol açıyorlar. Bahsettiğim sorunlar onbeş yıl önce de aynıydı, bugün de durum pek farklı değil. Bu biraz da bizim eğitim sistemimizden, sosyal yapımızdan ve olayları değerlendirme biçimimizden kaynaklanıyor. Halbuki yangınla mücadele konusunda minimum ve maksimum değerleri tarifleyebilirsiniz. Bu tariflenen değerler için belirli modeller vardır. Burada yaklaşım şu olmalı: Yola çıktığınızda yaptığınız mühendislik çalışması aynı olmayabilir. Konsept benzerdir ama konsept şartlarını yerine getirmek için uygulanan yöntem aynı olmayabilir. Ama matematiksel değer olarak bütün tasarımcılar için aynıdır, firmalar için aynıdır. Burada farklılaşmayı, elde edilen değerleri deneysel metodlara dayandırma safhasında aramamız lazım. Deneysel metodlara dayanmayan yöntemlerin sadece öngörü taşıyan çözümler getirebileceğini, dolayısıyla gerçek anlamda sonucun olumsuz ya da olumlu olabileceğini göremeyeceğimizi bir şekilde anlamamız lazım. Aslında bizler de hep yerimizde saymıyoruz. Bunu gittikçe anlamaya başlıyoruz. Proje gruplarının bu noktaya yaklaşımında farklılaştığını görebiliyoruz. Ama bir oranda standartlara, deneysel olarak ortaya konulmuş değerlere belirli modeller altında bağlı kalmak gerektiğini, ancak modelleri değiştirdiğimizde bu değerlerin dışına çıkılabileceğine inanıyorum. Abdurahman KILIÇ: Ben ilk olarak İsmail Bey'in "15 yıl öncesine göre aynı yerdeyiz" görüşüne katılmıyorum çünkü gerek projelendirme gerekse sistem uygulamaları konusunda büyük değişik-

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=