"Sektör Toplantıları" Abdurahman KI LIÇ: Bahsettiğin sistem yavaş yavaş dünyanın her tarafında kaldırılıyor. Örneğin Avusturalya'da kaldırıldı. Yerel yönetimin proje kontrolü ve sorumluluğu kaldırılıyor ve bu yetki bizdeki TÜBİTAK'a benzer bir kuruluşa veriliyor. Bu kuruluşun onayı halinde yerel yönetim binaya ruhsat veriyor. Amerika'nın bazı eyaletlerinde de böyle bir gelişme var. Ama itfaiyenin, hazırlanan bir projeye uygundur veya değildir diyebilmesi dünyanın hiçbir yerinde mümkün değil. Çünkü sistemi değiştiremez; sadece önlem var mı, yok mu, ona bakmakla yetiniyor. Bizde de, biraz önce verdiğim Avusturalya örneğindeki gibi, onay yetkisinin uzman bir kuruluşa verilmesi daha güvenli olur. İsmail TURANLI: Olayların idealinde belki bu noktalara gitmek mümkün. Benim bu konuyu açarken söylemek istediğim nokta şuydu: Bir projelendirme esası yapılırken yerel idarenin ve sigortacının farklı taleplerinin olabileceği, dolayısıyla proje grubunun sadece kendi birikim ve insiyatifiyle hareket edemeyeceği. Türkiye'deki sigorta şirketleri konusunda hocamın fikirlerine katılıyorum. Fakat sigorta konusunu açmamın bir sebebi de, bunların sprinkler sistemleri konusuna çok yabancı oluşları. Ve bunlar da taraf olarak masaya oturuyor. Bununla ilgili bir örnek vermek istiyorum: 500 milyon dolarlık Ford Otosan yatırımı yapılırken, Alman sigorta firması da masaya oturuyor. Bu noktada sigortacı bir taraftır. Türkiye'de ise sigortacıyla el sıkışarak pazarlık usulü yapılıyor; sistem tasarımı nasıl konuşulsun? Bugün sprinkler sistemlerinin kurulu olduğu Renault fabrikalarında sigortacı olarak AGF'yi görürüz. Sonuçta risk analizi yapılmış, sistem seçimi yapılmış ve projelendirme safhasına gelinmiş. Projelendirme safhasında seçtiğim standartın bana öngördüğü değerler var, bu değerlere bağlı kalarak projelendirmemi bitiriyorum. Göreceli kavramlar üzerinde konuşmak pek sağlıklı değil. İyi projeci- kötü projeci veya iyi proje-kötü proje gibi şeyler göreceli ifadelerdir. Ama gerçek mühendislik gereklerinden bahsediyorsak mevcut verilerden yola çıkarak uygun projeyi yapması gerektiğini düşünüyoruz. Proje bittikten sonra projeye uygun bir imalat safhası söz konusu. Burada da değişik sıkıntılarımız söz konusu. Çünkü projeye uygun imalat safhasını gerçekleştirmek için, projeyi gerçekleştirenlerin bilgi birikimine sahip imalatçı elemanlar gerekli. Tüm alanlarda olduğu gibi ülkemizin yetişmiş insan sıkıntısı bizim du bu noktada sıkıntımız haline geliyor. Yangın ve Güvenlik III Sayı 47 Kasım - Aralık '99 Bir başka sıkıntımız sistem performans testleri. Siz istediğiniz kadar mükemmel bir sistem tasarımı yapın, mükemmel cihazları seçin, kusursuz bir imalat safhası geçirin, bütün literatürlerde fiili sistem performans testinden söz edilir. Eğer baştan tarif ettiğiniz şartlara uygun sonucu elde ediyorsanız vardığınız nokta doğrudur. Aslında bu ülkemizde büyük oranda yapılmıyor. Bunlardan sonra herşeyin yolunda gittiğini ve mükemmel olduğunu söyleseniz bile zaman içinde eskime, bozulma veya başka nedenlerden dolayı performansta düşüş yaşanabilir. Dayandığımız kod ve standartlarda "periyodik bakım" konusunda öngörüler var ama bu bakımın ciddi ve uygun olarak yapıldığını söylemek mümkün değil. Biraz kötümser konuşuyor gibi görünüyorum ama amaç yüzde 100 doğruya ulaşmak. Eğer ülkede doğru olan işlerin oranı yüzde 80, yanlışların oranı yüzde 20 ise; biz o yüzde 80'Iik oranla övünmek yerine yüzde 20'nin üzerine gidebilmeliyiz. Bütün diğer sektörlerde olduğu gibi projeyi de içine alarak yangın sektöründe de mutlaka gelişmeler var. Ama sorunları ortaya koymalıyız ki çözümler üretelim. Yani söylediklerim kötümserlikten değil tam doğruyu yakalama isteğinden kaynaklanıyor. C
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=