\ . . lt. l�ıiııiı� "Sektör Toplantıları" İlk kez 1989 yılında Rusya'da çalışmaya başladık ve o yıldan bu yana birçok projenin çözümünde ve kabullerinde bulunduk. Bu projelerde özellikle "çıkış fonksiyonları" kavramları üzerinde oldukça iyi eğitim aldık ve uygulamalar yaptık. Ülkemizde yapılan projelerin çoğunda çıkış fonksiyonları ya hiç işlenmiyor, ya da birkaç fonksiyon genel anlamıyla yazılarak geçiştiriliyor. Bu fonksiyonların kesinlikle ihmal edilmemesi ve mal sahibini zorlayıcı biçimde projelere işlenmesi şarttır. Bu konudaki çalışmalar tesisatı yapacak olan firmanın sorumluluğuna bırakılmamalı, proje safhasında çözülmelidir. Dizayn ve proje ile ilgili diğer başka bir problem ise sistem seçimlerinde yaşanmaktadır. Sistem seçimleri kurulacak yer, kullanıcı ihtiyaçları ve en önemlisi bütçesi dikkate alınarak hazırlanmalıdır. Çok az dedektör ihtiyacı olan yerlere analog adresli sistem seçilmektedir. Bunun doğru olmadığını düşünüyorum. Prof. Dr. Abdurahman KIL IÇ: Bu kullanılan yerin özelliğine bağlı değil mi? Öyle bir yer olur ki gerçekten on tane dedektör kullanırsın ama analog adresli yapmak zorunda kalırsın; çünkü kullanımlar, kontroller farklıdır. Konvansiyonel sistemde özellikle adresleme faktörünü ele aldığımız zaman şunu sormak istiyorum: Asıl projenin kullanım yerine, kullanım amacına, binanın fonksiyonel özelliklerine bağlı olarak seçilmesi gerekmez mi? Serhat UYSAL : Çok haklısınız hocam. Seçimin bütün bu sözünü ettiğiniz fonksiyonlara uygun olarak yapılması gerek. Örneğin, 1 O adres için 1 O zonlu bir konvansiyonel pano seçilebilir. Her bir zon çıkışını yardımcı rölelerle istediğiniz kadar çoğaltabilir ve arzu ettiğiniz fonksiyonlar için kullanabilirsiniz. Analog adresli sistem için çok ekstra bir gereklilik yoksa sistemi üçte bir fiyatına mal etme şansı var. Dizaynlarda ve malzeme seçimlerinde sistem optimizasyonu üzerinde durulmuyor. Kullanıcılara optimal seçenekler sunulmuyor. Teknolojik konvansiyonel sistemleri ortadan kaldırmadı. Analog adresli cihazlar için kullanılan üretim teknolojisi (SMD montaj gibi) konvansiyonel sistemlerde de kullanılıyor. Sistemler arasındaki teknoloji farkı algılamadan ziyade bilgi iletişimindedir. Bu da yangın algılama teknolojisinin gelişmesinden ziyade bilgisayar teknolojisindeki gelişmenin bu sektöre bir yansımasıdır. İkinci konu malzeme üretim kalite standartlarıdır. Standartlarla ilgili hala yanlış bilgiler var. Standart kuruluşları ile onay kuruluşları bilerek ya da bilmeyerek birbirine karıştırılmaktadır. Örneğin, sattıkları malzemelerin NFPA veya BS onaylı olduğunu iddia edenler Yangın ve Güvenlik m Sayı 49 Mart - Nisan 2000 var. Bu kuruluşlar hepimizin bildiği gibi onay (sertifika) veren kuruluşlar değildir. Amerika sertifika veren kuruluşların en önemlileri UL ve FM, İngiltere'de ise LPCB, LLOYD'S REGISTER'dır. Bu yanlışlığın artık düzeltilmesi şart. Prof. Dr. Abdurahman KIL IÇ: Yani şunu söylemek istiyorsunuz. Özellikle standart malzemeler konusunda, tüketiciler, kullanıcılar hangi standartı isteyeceğini, hangi sertifikayı, onayı isteyeceğini bilmiyor. Genel olarak "NFPA'e uygun mu" sorusuna çoğu yerde ben de rastlıyorum. Bir malzemeyi bile "NFPA'e uygun mu" diye soruyorlar. NFPA'in bir sertifika vermesi söz konusu değil. Serhat UYSAL : Onay, hem malzeme, hem de sistem dizaynı için gereklidir. Bunlar ayrı ayrı şeyler. Malzeme için süresi geçmemiş sertifika istersiniz, biter. Fakat sistem dizaynını bazı yabancı sermayeli şirketlerin dışında üniversitelerden danışmanların veya sigorta şirketlerinin uzmanlarına onaylatan mal sahibi fazla değil. Bana göre ülkemizde de NFPA veya BS temsilciliği yapabilecek nitelikte bir sivil toplum kuruluşu meydana getirebilmek için daha aktif olunması gereklidir. Son olarak ülkemizde gerçekçi bir piyasa analizinin yapılmadığını düşünüyorum. Her firmanın kendi tahminleri ile yaptığı analizler sağlıklı değil. Her yıl toplam kaç dedektör satılıyor, kaç sistem kuruluyor bilinmiyor
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=