"Sektör Toplantıları" Tuncer Oral müşterinize gittiğiniz zaman binasında bir yangın ve güvenlik sistemi görüyorsunuz ama sistemin yıllardır hiçbir bakımı yapılmamış olabilir. Bununla ilgili bir standart getirilmesi çok önemli. Erkan AYDOĞAN: Doğal olarak bütün sektörler birbiri ile bağlantılı olarak gelişecektir. Bankacılık sektörü geliştikçe sigortacılık sektörü de gelişecektir. İnsanların gelir düzeyleri arttığı sürece sigorta pazarı da büyüyecektir. Hepsi birbirine bağlı sektörler. Ben olaya bu açıdan bakıyorum ama standartlar açısından tamamen haklısınız. Tuncer ORAL: Önceki konuşmacıların düşüncelerine katılıyorum. Deve örneğinde olduğu gibi "neremiz doğru ki..?" Ancak bir yerlerden başlamak ve düzeltmek lazım. 1999 yılı aslında bir yerlerden başlamak için uygun bir yıldı. Bir takım dersler çıkarabileceğimiz olumsuzlukların yaşandığı bir yıldı. Birincisi, Ağustos depremi ile birlikte başlayan konutların yapımı ile ilgili standartlara ilişkin tartışmalar var. Özellikle deprem sigortası, inşaat kalitesi, inşaat kalitesinin kısmen sigortacılara denetletilmesi gibi daha önce pek üstünde durulmayan konular konuşulur hale geldi. İkincisi deAB normalarıyla i lgi l i . Bi r tak ım standartların biz istemesek de bize kabul ettirilmesi sözkonusu. Bu olumlu bir şey ama burada önemli bir faktör var: Bina ile, inşaat ile ilgili; o kapsam içinde güvenlik ve yangın algılama sistemleri için bir takım standartların oluşması. Sistemlerin projenin, inşaatın içinde yer almasını sağlamak lazım. Aslında yangınla ilgili bir çok şey yasal mevzuatta var ama uygulanmıyor. Sanıyorum toplum olarak bu depremle birlikte biraz daha duyarlı olacağız. AB normlarının getirdiği bir baskı da olacak. Dolayısı ile bu konuda sigorta şirketleri ile bizler, bu mevzuatın içinde olması gereken unsurların sağlıklı bir şekilde yer alması için gerekli çalışmaları yapmalıyız. Bu Dışişleri Bakanlığı Mevzuat Uyum Komisyonu'na benzer bir yapılanmanın içinde olabilir. Diğer taraftan bunu forumlarda sürekli söylemek lazım. Çok önemli olan bir nokta da rekabettir. Ben rakamların, fiyatların vs. bir takım kararlarla belirlenmesine her zaman karşıyım. Sigortacılıkta da fiyatların serbest bırakılması normaldir. Her sektörde, fiyat serbestisinden sonra bir dalgalanma olur. Bu dönemde sağlıklı çalışmayan firmalar elenir. Bu durumda hizmet farklılaştırması kaçınılmaz oluyor. Sigortacılık açısından da risk yönetimini öne çıkıyor. Ben sigorta şirketlerinin düşük Yangın ve Güvenlik il Sayı 49 Mart - Nisan 2000 primlerle para kazanma yolunu bulması gerektiğini düşünüyorum. Sigorta şirketlerinin, "riski minimize etmek" konusundaki yaklaşımları süreç içinde mutlaka değişecek; benim asıl önemsediğim bu. Gerisi, mevzuat ile ilgili problemler. Mesela sigorta firmaları poliçe ya da tekliflerinde güvenlik sisteminin, algılama sisteminin önemini vurgulamalı. Hiçbir sigorta şirketi bugüne kadar benim kendi tesislerim için yaptırdığım sigortada, bu tip şartlar getirmedi. Ben "benim tesisimde güvenlik sistemim var" dediğimde "ne demek istiyorsun" dercesine baktılar. Prim düzeyi tabii ki çok önemli ama davranış olarak da sigorta şirketleri bu tür sistemlerin riski minimize ettiğine gerçekten inanıyor mu ondan emin değilim. Mustafa KABACA: Emniyet ve güvenlik sistemleri, standartlara uygun olarak tesis edilmesi ve periyodik olarak denetlenmesi koşulu ile işletmelerin güvenliğinde vazgeçilmez unsurlardır. Bugün ülkemizde birçok resmi ve özel kuruluşta değişik ülkelerden getirilen çok çeşitli yangın emniyet sistemi bulunmakta ancak bunların çok küçük bir bölümü denetlenmektedir. Birçok tesiste yapmış olduğumuz risk analizinde işletmenin emniyet ve güvenlik sisteminin tesis tarihinden sonra hemen hemen hiç denetlenmediği ya da sistemi kuran şirket tarafından işletmeye yedek parça desteğinin sağlanamadığını görüyoruz. Orhan AKSEL: Ben de size katılıyorum. Ancak burada bir gerçek var. Türkiye'deki şirketlerin çok ufak bir yüzdesi halka açık. Dolayısı ile "parası
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=