birleştirme yapılmalı. İdeal olarak kabin, yere ve duvara monte edilecek şekilde düşünülmeli. Eğer kabin sadece yere tutturulacaksa, ağır cihazlar kabinin alt tarafına monte edilmeli. Baskılı devre kartları kullanılacaksa bunlar mümkün olduğu kadar küçük boyutlarda tutulmalı, Üzerlerinde çok fazla malzeme ve özellikle ağır komponentlerin kullanılmamasına dikkat edilmelidir. Kablolar, kablo DE EM terminallerine mümkün olduğu Haluk Yanık kadar yakın noktalarda sabitlenmelidir. Saralarda normal şartlarda kısa devre durumunda oluşabilecek mekanik kuvvetlere göre yapılan hesapların, depremde karşılaşılacak kuwetler için de ayrıca bir kez daha gözden geçirilmesi gerekebilir. Yine çok önemli olan bir konu da, deprem esnasında çok miktarda kısa devre ve toprak teması olabileceğinin göz önüne alınmasıdır. Tüm elektrik panolarında kaçak akım röleleri kullanılmalıdır. Elektrik panoları ile ilgili Türk Standartları'nda da değişiklikler, ilaveler acilen yapılmalı ve yine şu anda yürürlükte bulunan "Elektrik İş Tesisleri Yönetmeliği"nde de deprem bölgesi için alınması gereken önlemler acilen eklenmelidir. Geçmiş depremlerde yangınları başlatan faktörlerin en önde geleni elektrik ve doğal gaz dağıtım sistemlerindeki arızalar olarak görülmüştür. Bunlardan bir tanesi yanıcı yakıt, diğeri de çok önemli bir tutuşturucudur. Kısa devreler, toprak kaçakları önemli birer tutuşturucu olabiliyor. Deprem sonrası genellikle yangınlar eş zamanlı ve çok geniş bir bölgede çıktığı için itfaiyelerin ve su kaynaklarının yeterli olamayacağı da göz önünde tutulursa, yangınların hiç ortaya çıkmaması için önlem almak çok daha akılcı olur. Bu nedenle deprem esnasında ana elektrik beslemesinin otomatik olarak kesilmesi bence tartışmasız düşünülmeli ve gündeme getirilmeli. Bu, özellikle kısa bir süre içinde deprem beklenen Marmara Bölgesi'nde aciliyet taşıyor. Bu konuda bir çalışmayı yapmanın, kesme işlemini yapan dağıtım işi sorumluluğu bulunan firmalara düştüğünü düşünüyoruz. Depremlerde elektriksel olarak yangının başlaması iki farklı senaryoda oluyor: Bir tanesi ciddi hasar gören binalarda, elektrik hatlarında oluşan toprak temasları ve kısa devreler, yanıcı maddelerle karşılaşıyor ve tutuşmaya neden oluyorlar. İkincisi; geniş alanlarda dağıtım şebekesinde olan ciddi hasarlardan kaynaklanan yangınlar. Son depremde İstanbul'da da biz bunu yaşadık, elektrikler çok kısa bir süre sonra kesildi. Bu aslında kötü değil; zaten beklediğimiz bir şey. Yalnız hemen ardından önlem alınmazsa, tekrar elektrik verildiğinde çok ciddi sıkıntılar meydana çıkabilir. 1995 Kobe depreminde çıkan yangınların büyük bir çoğunluğu önce elektriğin kesilmesi, arkadan kontrolsüz bir şekilde devreye sokulması nedeniyle olmuştur. Burada tartışmak istediğim önemli bir konu da, jeneratörler ve kesintisiz güç kaynağı gibi statik üreteçlerin normal bir elektrik kesintisinde otomatik olarak devreye girmek veya devrede kalmak üzere tasarlanmış olması ve deprem esnasında bu fonksyonlarına devam edip etmemesi. Ana şebekeden elektirik kesildiği anda jeneratörler otomatik olarak devreye giriyor; Adapazarı depreminde bir çok fabrikada bu şekilde yangınların çıktığını biliyoruz. Bu sefer başka bir sorun çıkıyor karşımıza: Yangın esnasında çalışır vaziyette olması gereken asansörlerin, yangın pompalarınin ve diğer acil durum koruma sistemlerinin de bu jeneratörlere bağlı olması durumunda ne yapacağız? Kesecek miyiz, çalışmasına müsaade edecek miyiz? Bu aslında genel olarak acil durum beslemesi konusunda Türkiye'de yaşanan önemli bir sıkıntıyı da gündemimize getiriyor. Birçok ileri ülkede acil durum beslemesi için ayrı jeneratörler kullanılıyor. Bu Türkiye'de de gündemde; bu kadar sık elektrik kesilmese daha farklı çözümler olabilirdi. Ama bugün aydınlatma da dahil olmak üzere bir çok elektrik tesisatı binada tek bir jeneratörden besleniyor. Akla yakın çözümler olarak şunları öneriyoruz: Eğer acil durum cihazları için ayrı jeneratör kullanılıyor ise, bu jeneratör kesinlikle çalışmalı ve çalışmaya devam etmeli. Çünkü bunun besleyeceği sistemler çok önem taşıyor. Ya da en azından ciddi bir durumda otomatik değil, manuel olarak kesilmeli. Ama diğer sistemleri, binanın geri kalan elektrik tesisatını besleyen jeneratörler sismik dedektörlerle devre dışı bırakılmalı. Daha sonra kontrollü bir şeki lde devreye alınmalı. Bu düzenlemenin yeni binalarda uygulanması kolay; ama eski binalarda zor. Yapılamaz değil yapılabilir ama ciddi bir araştırma lazım. Projelere bakılmalı; tesisatta sonradan yapı lmış değişiklikler incelenmeli; ve detaylı bir çalış°ma sonucunda gerekli değişiklikler yapılmalı. UPS ya da kesintisiz güç kaynağı dediğimiz cihazların temel olarak zaten kritik görevler üstlenmiş sistemleri beslediğini ve bu nedenle devrede kalmalarının çoğu zaman istendiği Yangın ve Güvenlik m Sayı 52 Eylül - Ekim 2000 ------------ı(Jz
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=