şarap gibi haram içki sayılarak yasaklanmıştır. Kahvehanelerin sahipleri fakir insanlar olduğu için bu kahvehanelerin berber dükkanına çevrilmesine izin verilmiş, kapatılan kahvehaneler, berber dükkanı ismi altında yeniden çalışmaya başlamıştır. Kahve yasağı sadece yirmi yıl sürmüş ve halkın baskısı nedeniyle vaizler "kömür haddine gelmez imiş, içmesi caiz imiş" yani "kömürleşmiyor, içilmesi haram değildir" elemişlerdir. Kahve haram sayılmayınca elin adamları kahvehanelere devam etmeyi günah saymamışlar ve kahvehanelerin sayısı yeniden artmıştır. Daha sonra 1 633 yılında bu kez iV. Murat kahveyi ve kahvehaneleri yasaklar, bütün kahvehaneleri yıktırır. Hatt-ı Hümayün ile bostancıbaşısını Edirne'ye gönderir. Bostancıbaşı, Edirne'de bütün kahvehaneler yıktırır ve kahvecileri astırdıktan sonra İstanbul'a döner. Daha sonra 1640 yılında !.İbrahim döneminde yasak yeniden kalkar. Avrupa'da da kahve için izlenen yol farklı olmamıştır. Kahve Osmanlı tüccarları aracılığıyla 1615 yıllarında Avrupa'ya taşınmıştır. İlk olarak İtalya'ya giden kahve Müslüman içeceği denilerek 1620 yılında Papa il. Clementus tarafından yasaklanmış ve içenleri aforoz edeceğini duyurmuştur (1,5]. Osmanlı'nın Viyana kuşatmasından sonra geride bıraktıkları kahveyi alan Polonyalı Franz George Kolschitzky ilkViyana Cafe'sini açmıştır. Viyana'da hala kahve TCırk usulü yapılmaktadır. Yunanlıların Grek Kahve dedikleri de aslında Türk kahvesidir. Osmanlılar vasıtasıyla Venediklilere sonra diğer Avrupa ülkelerine yayılan kahve ilk olarak Türk usulü hazırlanmış daha sonraları her ülke kendi damak tadına göre kahvenin yapılışını değiştirmiş ve bugünkü kahve çeşitlerine ulaşmıştır. Osmanlı döneminde kahvehane lere ilişkin sabit bir siyaset izlenmemiştir. İlk açıldığı Kanuni döneminden sonra birçok kez tamamen kapatılmaya çalışılmışama bu süreler hiç birzaman yirmi yılı geçmemiştir. Sürekli kapatılamamasının nedeni, devletin modernleşmesi ve dolayısıyla zaman içerisinde daha az şiddete başvurması veya kahvehanelerin devlet gözünde daha olumlu mekanlar haline gelmesi Kahvehanelere kötülükleryeri denmiş ve kahve içki sayılmıştır. Kahvehaneler için "Mesavihanedir, ana varmaktan meyhaneye varmak evladır" ve kahve için "Her nesne ki /ahım mertebesine vara, yani kömür ola, sırf haramdır " diyefetva verilmiştir. sayılabilmektedir. Kahvehanelerin bazı dönemlerde kapatılmasının nedeninin ise toplumsal hareketlerin önlenmesi için olduğu belirtilmektedir. 19. yüzyılda İstanbul'u ziyaret eden gezginlerden Charles White, İstanbul kahvehanelerinden söz ederken "burada mahallenin dedikoduya ve her şeyi bilmeye meraklı olanları hem özel hem de kamu meselelerini konuşmak üzere bir araya gelir. Bu yüzden kahvehaneler polis tarafından gözlenir; ve hatta birçok durumda kahveciler maaşlı hafiyelerdir" demektedir [2]. Sultan 111. Selim döneminde, 1 798 yılına ait fermanda kahvehanelerde devletin eleştirilmesi yasaklanmakta ve bu fermana uymayanların yakalanıp cezalandırılacak ları belirtilmektedir. "Kahvehane ve berber dükkanları kapatılıp yıkılarak, gerek dükkan sahipleri ve gerek faydasız ve boş laf söylemeğe cüret idenler yakalan ıp ve cezalandırılıpvesürülmek lazım gelüp, ancak bir defa önce tembih ile ikaz edilerek merhametle hükmedene uygun olmakla bu defa cümleye tembih ve ikaz içün o türlü dükkanlardan en kötü şöhretli olanlarkapatı lıp yıkılarak ve sahipleri sürülüp ve her semtün hakimler ve zabitlerine başka başka ferman-ı alı ile tembih olunmağla bundan sonra kahve ve berber dükkanlarında ve diğer dükkanlarda ve halkın toplandığı yerlerde ve rical-i Devlet-i Aliyye dairelerinde ve hademe ve katipler arasında vazıfesi olmayan devlet işlerine dairsözsöylemeye cesareteder her kim olur ise yanında bulunanlarla beraber yakalanıp ve diğerlerine ibret için ceza landırılıp ve hükm-i siyaset icra kılınmak içün taraf taraf mahsus tebdiller ve tebdil olduğu bilinmeyecek ademler tayin olunsun" [2]. O dönemde ortalama her yedi dükkan dan birisi kahvehane olur. Çok büyük bir bölümü Müslüman olan kahvehane sahiplerinin her üç kahvehane sahibinden birisinin bostani, beşe, odabaşı, vb. yeniçeri unvanları taşıdığı, esnaflıkla uğraşan her iki yeniçeriden birisinin kahvehane sahibi olduğu belirtilmektedir[2]. Aslen bekar olan yeniçerilerin 17. yüzyılın ortalarında evlenmelerine izin verilmesi kışla dışında yeni bir hayat kurmalarının sağlanması, yeniçerilerin esnaflaşma sürecini başlatmış, kışla dışında kendilerine ait kahvehanelerde toplanmaya başlamışlardır. Genellikle, bu kahvehanelerin sahipleri yeniçeri teşkilatı içinde sivrilmiş, teşkilatın alt kademelerinele görev yapan ve ocak mensuplarıyla doğrudan ilişkisi bulunan "çorbacı" zümresinden gelmiş, bağlı bulundukları o rtan ın kültürel özelliklerini açtıkları kahvehanelerde canlı ----------------Yangın ve Güvenlik il Sayı 56 Mayıs - Haziran 2001 ----------------
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=