Yangın ve Güvenlik Dergisi 56. Sayı (Mayıs-Haziran 2001)

o/�� tutarak gündelik hayat içinde bir çeşit kültür oluşturmuşlardır. Zamanla kahvehaneler şekil değiştirmiş, 18. yy sonlarında ve 19. yy başlarında özellikle yeniçerilerin devam ettikleri kahvehaneler türlü yolsuzlukların, zorbalıkların yapıldığı yerler olmuştur. Her yeniçeri ortası üyelerinin gittikleri kahvehane kapısı üzerindeki ortanın balık, kılıç, gemi, - hançer gibi işaretinden tanınırdı. Yeniçeri kahvehaneleri Boğaziçi kıyılarında, Galata, Tophane, Üsküdar gibi şehrin kıyı semtlerinde çokça bulunurdu. Yeniçeri ocağının il. Mahmut döneminde, 1826 yılında, kaldırılmasından sonra, İstanbul ve Boğaziçi'nde ne kadar kahvehane varsa hepsi yıktırıp kapatılmıştır. Fakat kısa bir süre sonra kahvehaneler yeniden açılmış, bu tarihten sonra yeniçerilere ait kahvehane kültürünü tulumbacı teşkilatı mirasalmışve il. Meşrutiyet yıllarına kadar yaşatmıştır. Yeniçeri mesleği sayılan tulumbacılık acemi ocağına bağlı bir teşkilat olduğundan 1826 yılında yeniçeri ocağı ile birlikte dağıtılmış, yerine mahalle tulumbacılığı getirilmiştir. Her mahallede tulumbacı takımları kurulmuş ve bunu da mahallede açılan tulumbacı kahvehaneleri izlemiştir. Tulumbacı kahvehaneleri, mimarileri, iç tasarımları, dekorasyonları ve temizlikleri bakımından çok ilgi çekiciydiler. İçleri çoğu zaman setli ve sütunlu kahvelerde fıskiyeli mermer havuzlar olurdu. Ocaklar çiniden veya oyma süslemeli, nakışlı tahtadan yapılırdı. Fincanların durduğu raflar, nişler, tahta işçiliğinin ve Türk süsleme sanatının en güzel örnekleriydi. Duvarlar ve tavanlar da güzel nakışlarla işlenirdi. Kahvehaneler eşyaları bakımından da Türk güzel sanatlarının örnekleriyle doluydu. Çini fincanlar, kapalı, açık ağızlı cezveler, gümüş hatta altın başlı nargileler, kehribar ağızlı çubuklar, birbirinden zarifti. İstanbul'un kahvehanelerinde çalgı dinlenir, sonraları gazete ve dergi okunurdu. Tulumbacı kahvehaneleri türlü zevku sefalara ve türlü hazin vakalara sahne olmuşlardır. Bu kahvehaneler en şahşahalı devrini Sultan Abdülazizve il. Abdülhamit'in zamanlarında yaşamıştır. Kahvehane, tulumbacıların günlük hayatında bir nevi kulüp idi. Dostluklar orada başlar, orada kurulur, her türlü dedikodu oradan çıkar, iğrenç iftiralar oradan uçurulur, sapık aşk dedikoları orada çimlenir, yeşerir, cinayetlere kadar varan husumetlerin, kinlerin kazanı kahvehanede kaynatılırdı. İstanbul'un en tanınmış tulumbacı kahvehanesi Galata'da Hendek Kahvehanesidir. Necatibey caddesinden Tophaneye doğru çatal yolun sol tarafından olduğunu belirten Reşat Ekrem "Galata, kaldırım kabadayısı, bıçkın, şıkırdım, haşeratyatağı idi, bu takımın arı kovanı, karınca yuvası gibi kaynaştığı yerlerde kahvehaneler, bilhassa tulumbacı kahvehaneleri idi" demektedir [4]. Defterdar'da Kahya lsmail'in Kahvehanesi işleten Kahya İsmai1 aynı zamanda bir tulumbacı reisiydi. Ahşap kahvehanenin üst kısmında bekar odaları bulunuyordu ve burada çok tanınmış tulumbacılardan, mani, semai, koşma okumada - herkesin hayran olduğu Çiroz Ali kalıyordu. Ağır başlı, sarışın, orta boylu, tıknazca biri olan Kahya İsmail'in kahvehanesinin önü genişti, gelenleri temenna ile selamlardı. Ramazanda kahvehanenin önüne de iskemleler atar, yorgancı dükkanlarından kira ile eşya kaldırıp gelin odalarını süsledikleri gibi, özle olarak yaptırılmış sarı ve beyaz çiçekler ve beyaz gelin telleri ile süslerdi. Ramazandan sonra süsleri toplar bir sonraki sene için sandığa yerleştirirdi[4]. Karagümrük'te Uzun Ahmet'in Kahvehanesi, Beyazıt'ta Köşklülerin Kahvehanesi, Üsküdarda Tabutculariçi Kahvehanesi sayılabilir. Bunların dışında İstanbul'un hemen her yerinde dönemin spor klüpleri olarak kabul edilen kahvehaneler açılmıştır. Balat Tulumbacı Kahvehanesi, Cibali Tulumbacı Kahvehanesi, Unkapanı Arabacı Kahvehanesi, Çukurçeşme Taşkın Kahvehanesi, Yusuf Paşa Cinbon Ali Kahvehanesi, Kasımpaşa Katip Ömer Kahvehanesi, Beşiktaş Paşa Kahvehanesi, Yüksekkaldırım Kahvehanesi Galata'da Lüleciler kahvehanesi ve Tosun'un Kahvehanesi önemli tulumbacı kahvehaneleridir. Özellikle yeni açılan bir kahvehane için "nişan alayı" tıpkı esnaf alaylarında olduğu gibi İstanbul'un gösteriş yanı ağır basan toplumsal olaylarındandır. Tulumbacılığın günümüzde tanınmasını sağlayan, bitmez tükenmez enerjini tulumbacıların hayat öykülerini araştırmakla geçiren, sonsuz şükran borcumuz olan Reşat Ekrem Koçu, kırk yıldan fazla tulumbacı kahvehanesi işleten Vasıf Hoca'nın anılarından anlatıyor[4]. "Tulumbacılık aleminde çalgıcı kahvehane, senede bir defa ramazan ayında yapılırdı ve ramazanın ilk gecesinden arife gecesine kadar devam ederdi. Bu günahkar Vasıf, ________________ Yangın ve Güvenlik il Sayı 56 Mayıs - Haziran 2001 ----------------

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=