~=tf ,Wi!fo-1 ~ News Deprem Hayatımızın Parçası Oldu Earthquake Became APart Of Our Lives ■ Türkiye deprem ülkesi, özellikle son yıllarda yaşadığımız depremler ve bu depremlerde hayatlarını kaybeden insanlar bunu bize tekrar hatırlattı. Depremlere karşı yeterince önlem alabiliyor muyuz, bunun cevabı düşündürücü ama daha da düşündürücü olan depremde mağdur olan insanlarımızın daha da mağdur olmaya itilmesi. lzmit'te prefabrik evlerde yaşayan insanların çektikleri sıkıntılar bunun en büyük göstergesi, lzmit'teki insanların dramını anlatan haber şöyle: Depremzedeler, unutulmaktan şikayetçi 17 Ağustos Marmara depreminin 4. yıldönümünde, izmit'te prefabriklerde kalan vatandaşlar, durumlarından memnun olmadıklarını söyledi. Deprem sonrasında izmit'te barınma sorununu çözmek için yapılan prefabrik konutlar, depremin üzerinden 4 yıl geçmesine rağmen hala depremzedeleri ağırlıyor. Deprem sonrasında İzmit genelinde yapılan 8 bin 183 prefabrikten bugün yaklaşık 6 bini dolu durumda. Bayındırlık ve iskan Bakanlığı'nın valiliklere gönderdiği , "1 Temmuz tarihine kadar prefabrikler boşaltılsın" talimatına rağmen, prefabriklerde kalan vatandaşlar geçici evlerini terk etmemekte kararlı. Kocaeli Valiliği'nin yaptığı anketlerde prefabrikte oturanlardan 279 aile, depremi birebir yaşarken, konutlarda oturanların bir çoğunun il dışından deprem bölgesine geldiği tespit edildi. Çoğu mağdur olmamasına rağmen konutları terk etmemekte ısrar eden vatandaşların yanı sıra kendilerinin gerçek mağdur olduğunu söyleyenler ise sıkıntıların hala devam ettiğini belirtti. Kendileri mağdur olduğu halde, diğer fırsatçılarla bir tutulduklarını söyleyen vatandaşlar, özellikle boşalan konutların talan edilerek virane hale getirilmesinden şikayetçi. Prefabriklerde birçok sorunla yaşamak zorunda kaldıklarını kaydeden depremzede vatandaşlar, "Gidecek yerimiz olmadığı için bu konutlarda yaşamaya çalışıyoruz. Hiç kimse prefabriklerde kalmak istemez, biz de istemiyoruz. Ama gidecek yerimiz yok. Prefabriklertalan ediliyor, kimin girip çıktığı belli değil. Her yer pislik içinde. Çocuklarımız sık sık hastalanıyorlar. Depremin 4. yılı geldi, ancak hala gerçek mağdurlar olarak bize yardım eli uzatılamadı. Sorunlarımızın artık sona ermesini istiyoruz" dediler. Binlerce insanımızın hayatını kaybetmesine ve insanlarımızın yaralanmasına neden olan 17 Ağustos depreminin üzerinden tam dört yıl geçti. Bu felaket üzerine çeşitli araştırmalar yapıldı, değişik fikirler ortaya atıldı , son yapılan üç araştırmanın haberleri şöyle: TÜBİTAK'tan deprem araştırması TÜBİTAK, Marmara'da deprem araştırmalarını değerlendirdi: "11 O kilometrelik fayın 60 kilometrelik kısmının kırılarak ayrılmış olduğunu belirledik..." TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi (MAM) Başkanı Prof. Dr. Naci Görür, Jeoloji Mühendisleri Odası'nca İzmit'te düzenlenen "Marmara Denizi ve Doğu Marmara'nın Depremselliği" konulu toplantıda yaptığı konuşmada , depremin her zaman yaşanaYangın ve Güvenlik il Sayı 73 Eylül 2003 bilecek bir doğa olayı olduğunu anımsatarak, "Depremin ne zaman olacağını düşünmekten çok, bölgedeki tüm yap ıların depreme dayanıklılığını artırmamız önemlidir'' dedi. Türkiye'de, depremin ciddiyetine kısa süre önce varı ld ığını ifade eden Görür, şunları söyledi: "Adapazarı'ndan İzmit Körfezi'nin çıkışına kadar olan fay hattının kırılmasıyla biriken enerji açığa çıkınca Marmara depremi oluştu. Tekrar birikim görülene kadar bu ciddiyette bir deprem beklentisi yoktur. Zamanla biriken enerji yeni bir deprem olasılığını güçlendiriyor. Bu zaman 30 sene de olabilir, 60 sene de. Marmara Denizi'nde, 1999'daki depremin ardından kendi imkanlarımızla araştırmalar yaptık. 8 gemiyle yaptığımız bu araştırmada, 11 O kilometrelik fayın 60 kilometrelik kısmının kırılarak ayrılmış olduğunu belirledik. Deniz dibindeki fayları inceleyip, olası bir depremin yaratacağı tahribatı ölçmeye çalıştık." Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırmaları Enstitüsü Öğretim üyesi Esen Arpat da Marmara Denizi çevresinin, Türkiye'deki deprem tehdidini yaşayan pek çok bölgeden biri olduğunu söyledi. Marmara Bölgesi'ndeki olası bir depremin, ülkede herkes tarafından dikkatle izlendiğini anlatan Arpat, "Çünkü, nüfus yoğunluğu fazla olan bölge, ülke ekonomisi bakımından özel önem taşıyor. lstanbul'un böyle bir deprem riskiyle karşı karşıya olması, bölgenin önemini artırmıştır" diye konuştu. MTA Marmara Bölge Müdürlüğü görevlilerinden Erdal Herece ise konuşmasında, 1944, 1957 ve 1967 yıllarında yaşanan depremlerin ardından Kuzey Anadolu Fayı'nda yanal ötelenmeler olduğunu, meydana gelen depremlerin birbirine yakın şiddeti hissettirdiğini söyledi.
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=