IRiSK DEĞERLENDiRMESi gın riski değerlendirmesinin ön şartlarını değerlendirmek ve gerçekte, 'tek en iyi yolu veya belirli bir reçete yaklaşımı empoze etmeden değerlendiricinin görevini yerine getirirken sübjektifliğini yönlendirmektir. Risk değerlendirmesinin bütündeki konsepti sıkı kurallar koyan bir yaklaşımdan tekil koşullara özel bir yaklaşıma doğru geçilmesidir. Tüm sürecin sübjektifliği son derece yerinde olmaktadır. Hepimizin belirli bir aktivitelere bağlı risklerle ilgili farklı düşüncelerimiz vardır. Hepimiz fayda ve riski kişisel ve profesyonel deneyimlerimize bağlı olarak değişik şekillerde dengelemekteyiz. Sınırlandırıcılarına rağmen sıkı kurallar koyan yaklaşımlar belli bir rahatlık sağlamaktadır, nerede durduğumuzu biliriz. Risk değerlendirmesinde durum daha az açıktır. Herhangi bir durumda bir kişinin 'uygun ve yeterli' terimlerini yorumlayışı karşılaştıkları durumla ilgili sübjektif yargılarından etkilenecektir ki onlar da riske olan eğilimleri ile ilişkili olacaktır. Riskin karakterize edilmesi değerlendiricinin bir yansımasından daha fazlasıdır, geliştirdikleri risk stratejilerinden etkilenen bireylerin bir yansıması hiç değildir. Bir düzenlemenin empoze edilmesinin sonucu (örneğin, Düzenleyici Reform; Yangın Güvenliği Yasası) risk dengesinde riski başka bir alana kaydırma (Yangın Önlemleri (iş yeri) Düzenlemeleri) olabilir. Çalışanları ve diğerlerini korumakta risk (ve maliyet) Yangın Otoritelerinden işverenlere kaymış gibi görünmektedir. Buna ek olarak, insan merak ediyor; riskin ve risk dengesinin doğası göz önünde bulundurulduğunda risk değerlendirmesi yapılan işyerleri oraları kullananlardan daha az mı yoksa daha çok mu güvendedir? Bilgi Güçtür Sıradan insanın risk karşısında fayda algılaması genellikle irrasyonel ve güvenilmez olarak görülmektedir. Bu nedenle politika geliştirenler gerekli düzenlemeleri, 'uzman' değerlendirmeleri etkin olacak şekilde yapmaktadır. Ayrıca düzenleyiciler genellikle insanlara risklerle ilgili IYANGIN ve GÜVENLiK SAYI 88 114 daha fazla bilgi verildiğinde onların bilimsel cehaletlerinin azalacağını ve değerlendirmelerinin gelişeceğini kabul etmektedirler. Bir sorunun teknik yönlerini anlarsak daha zeki satın almacılar ve/ veya ürün ve hizmet üreticisi haline geliriz. Ancak bilgi ve netlik yokluğunda riski duygusal ve irrasyonel olarak algılamamız belki de işveren olarak algıladığımız sorumluluğumuz ya da ilişkili sürece ait bilgi eksikliğimiz (ve bu nedenle korku) tarafından artırılmaktadır. iki ya da daha fazla 'uzman'ın karşıt görüşü arasında bir değerlendirme yapamayacak gibi hisseden bireylere tutarsız bilgi sunumuna yol açan belirsiz ve tamamlanmamış yönlendiriciler bu duruma yardımcı olmamaktadır. işveren güvenli bir çalışma ortamı sunmak sorumluluğuna sahiptir ve uzman yönlendiriciliğiyle riski azaltmanın fayda ve maliyetini dengelemek zorundadır. Bunu yapmak için risk sürecini anlamak zorundadırlar. Maliyet ve faydayı dengelerken, değerlendirme çalışma ortamının 'yeterince güvenli' olduğunu temin etmelidir. Ancak yeterince güvenli ne kadar güvenlidir? Duygular ve Risk Riskle ilgili baskı altında kararlar vermek zorunda kalındığında, bir araştırma mantıklı müzakerelere az zaman kaldığında bireylerin risk ve fayda arasında daha güçlü bir korelasyon kurduğunu ortaya çıkarmıştır. Daha az bilgimiz ve daha az zamanımız olduğunda daha efektif (duygusal) reaksiyona dayanmaya başladığımız demektir. Bu da mantığın olmadığı yerde içgüdünün devreye girmesi anlamına gelmektedir. Risk değerlendirmemiz ve riski azaltmanın faydaları duygularımızla ilişkilidir. Belki de bu nedenle kamunun ve sıradan insanın riske yaklaşımı geleneksel risk değerlendirme bilimi ile çok az ilişkili gözükmektedir. Kendi değerlendirmemizi başkasına devretmek için onların bilgili ve güvenilir olduğundan emin olmalıyız. PAS 79 ile sunulan yaklaşım uygun şekilde yapılanmış, belgelenmiş ve sunulmuş yangın riski değerlendirmesinin bazı tutarsızlıkların üstesinden gelmek için bir mekanizma olarak kullanılmasının öneminin üzerinde dururken; aynı riskin iki birey tarafından değerlendirilmesi ve değerlendirmelerin aynı tavsiye ile sonuçlanacağı anlamına gelmez, aynı zamanda tavsiyelerin her ikisi de değerlendiricilerin perspektifinden geçerli olabilir. Güven ve İnanılırlık Gerçek yeterlik ve güvenilirliğe bağlıdır. Risk söz konusu olduğunda kamu irrasyonel olarak kabul edilebilirken politika üretenlere, profesyonellere ve yetersiz ve tutarsız olarak işlediği zamanlarda endüstriye güvenmemekte tamamen rasyonel oldukları düşünülmektedir. Risk anlayışlarına baktığımızda güven öne çıkmaktadır. Güvenin beş ana bileşeni olduğu söylenebilir: t Yeterlik, t Tutarlılık, t Tarafsızlık, t inanç, t Adalet. Bir birey düzenleyici bir kuruma, şirkete veya danışmana geçmişteki davranışlarına bakarakgüvenecektir. Güvenlik, güvenilirlik ve halkla ilişkiler açısından iyi bir geçmişleri varsa güvene hak kazanacaklardır. Güvenilen kaynaklar, bilgili ve kamu refahıyla ilgileniyor olarak kabul edilmektedir. Güvenilmeyen kaynakların ise çarpıtılmış ya da bozulmuş bilgi sundukları kabul edilmektedir. Düzenleme sürecinde şeffaflık artırılırsa inanılırlık yükseltilebilir. Bu sorunları zorunlu ilgilerden ayırmaya yardımcı olur. Bilinmeyenden Duyulan Korku Eğer görmezden gelmek riske koordineli bir şekilde yaklaşımı engelliyorsa karşılaştığımız riskleri daha iyi anlamalıyız. Ancak her risk algılanabilir değildir. Ulrich Beck (4), 'Radyasyon kaşıntıya sebep olsaydı ne olurdu?' diye soruyor. Nükleer enerji söz konusu olduğunda radyasyon kültürel olarak algılanabilir olduğunda (bizi kaşındırdığında ya da onu koklayabilir . veya tadabilirsek) problemi algılayışımız değişebilir. Beck'in argümanı riskin demokratik kontrolünün yalnızca tehlike algılaması yoluyla kendi değerlendirmemizi yaptığımız zaman gerçekleşebileceğidir. Bu tartışmanın sonucunda daha çok bilgiye sahip olmak riskin değerlendirilmesine yardımcı olacağı ortaya çık-
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=