Observation ÇI � SARAYI YANGINI Prof. Dr. Abdurahman KILIÇ İTÜ MAKİNA FAKÜLTESİ İstanbul Boğazı'nın en güzel yerinde, anıtsal bir kordon görünümündeki Çırağan Sarayı; mermerden cephesi, özellikle son derece süslü ve gösterişli olan iç mimarisiyle herkesi büyüler. Şimdi otel olarak kullanılan saraya her girişimde, sadece dört duvar olduğu günlerde, iskelesinde balık tuttuğum günleri hatırlarım ve sarayın yanmadan önceki eski ihtişamını hayal ederim. Padişahların sultanlık yaptığı, hapis yattığı, Meşrutiyet Dönemi'nde meclisin toplandığı ve Çırağan olaylarına tanık olan saray, 191 O yılının başında bir yangın nedeniyle dört duvar kalmıştır. Osmanlı döneminde saraylar için, Mahalle Tulumbacılarının yanı sıra "Özel Ekip" olarak isimlendirebileceğimiz bir itfaiye ekibi de bulunmaktaydı. "Bostancı Tulumbacılar Ocağı" olarak adlandırılan bu birliklerin başına "Bostancı Tulumbacıbaşısı" ünvanı ile zabitler ve hepsinin başına da "Bostancı Tulumbacıbaşı Ağası" tayin edilirdi. Bostancıbaşı Ağasının emrine verilen Bostancı Tulumbacıları için sahil parçasının ortasında bir koğuş yapılmış ve bu bölgede bulunan yalı, saray, köşk ve sahil şeridinin güvenliğini sağlama ve yangınlarını söndürme görevi Bostancı Tulumbacılarına verilmiştir. Saraylarda; yangın söndürme malzemesi olarak bulundurulan tulumbalar, kovalar ve sulu söndürme sistemleri sadece buradaki yangınlarda kullanılırdı. Bostancı Tulumbacıları da yangın olmadığı zamanlarda, yangın söndürme eğitiminin yanısıra bu malzemelerinin kontrol ve bakımlarını yaparlardı. Saray Tulumbacıları çok sayıda yangını söndürseler de Çırağan yangınında hortumlarının yetişmemesi ve rüzgarın etkisi ile bir şey yapamamışlardır. Çırağan Sarayı'nın uzun ve renkli bir geçmişi vardır. Kazancıoğlu bahçesi olarak bilinen bugünkü sarayın olduğu kısma, Nevşehirli Damat İbrahim Paşa saray özelliğinde bir yalı yaptırır ve burası eğlence merkezlerinden birisi olur. Lale devrinden sonra ili.Selim zamanında yenilenen saray, Sultan Abdülmecit Yangın ve Güvenlik m Sayı 52 Eylül - Ekim 2000 zamanında yıktırılarak yeniden yaptırılmak istenir, fakat ülke sıkıntıda olduğu için yapılmaz. Sultan Abdülmecit öldükten sonra, Sultan Abdülaziz kendisine yepyeni, lüks döşeli bir saray yaptırma hevesine kapılır ve Çırağan'da görkemli bir saray yaptırmaya karar verir. Yeterli para olmamasına rağmen, demiıyolu parasının bir bölümünü sarayın yapımı için ayırtır. Tarihçiler, Mütercim Rüştü Paşa'nın sadrazamlığı sırasında, büyük kısmı İzmit'ten öteye yapılacak demiryoluna, bir kısmı da İstanbul'un su ihtiyacına kullanılmak üzere dışarıdan alınan borcun, büyük kısmı olan dört milyon altın lirasının, padişah tarafından, yeni sadrazam Şirvanizade Rüştü Paşa'nın zaafından yararlanarak, Çırağan Sarayı'nın yapımına kullandırdığını belirtmektedirler. Sarayının mimarı Nikoğos Balyan'dır; fakat ölümünden sonra sarayın yapımını kardeşi Sarkis Balyan üstlenmiş, eski saray ve yanındaki mevlevihane yıkılarak yapımına 1863 yılında başlanmıştır. Hocapaşa yangınından sonra inşaatına
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=