TULUMBACI • KAHVEHANELERi Prof. Dr. Abdııralıman KILIÇ kilica@itu.ed u.tr Gündelik hayata 17. yüzyılın ortala rından itibaren katılan yeniçeri kahvehane leri, İstanbul kültüründe daha sonra tulumbacı kahvehanelerini ortaya çıkartmıştır. Tulumbacı kahvehaneleri özellikle ramazan ayında semai kahvehanelerine dönüşmüş, İstanbul folklorunda zengin bir miras bırakmışlardır. Kahve kelimesi, Arapça "kahva"dan ge liyor. Bu sözcüğün Habeşistan'da kahve üreten Kaffa bölgesinden alındığı sanılıyor. Kahvenin, Habeşistanlı bir çoban olan Kalli'nin kahveyi kaynatarak içtiğini ve bundan şifa bulduğunu belirtmektedir. Arap tüccarlar tarafından Arabistan'a getirildikten sonra 1 5.yy'da Yemen'de ekilmeye başlanan kahve, iki asır boyunca Arapların tekelinde kalmıştır. O yıllarda tüketimin neredeyse ta mamına yakını Yemen'den sağlanmıştır. Kahve, İstanbul'a ilk önce, Kanuni Sultan Süley man döneminde, 1 554 yılında, Halepli Hakem ve Suriyeli Şems adında iki kişi tarafından geti rilmiştir. Bunlar Tahtakale'de birer büyük dükkan açıp kahve ciliğe başlamışlardır. Keyfine düşkün bazı kimseler, bilhassa okur yazar takı mından zevk sahipleri buralarda toplanmış, kısa sürede kahvehaneler ço ğalmış ve halkın toplanma ve eğlence yerleri olmuştur. Kimi kitap okumuş, kimi tavla oynamış, kimi yeni ya zılmış gazeller getirmiştir. Ahmed Refik [1], Peçevi'nin "Halep'ten Hakem namında bir herif ve Şam'dan Şems namında bir zarif gelüb Tahtekale'de kehve satıcılığa başladı. Keyfe müptela zevk ve eğlence sahibi kimseler, okur yazar takımından nice zarif kimseler toplanıroldu. Yirmişer ve otuzar yerde meclis durur oldu. Kimi kitab okur, kimi tavla vesatrançla meşgul olur, kimi gazeller getürüb maariften bahsolunur. Nice akçeler ve pullar sarfidüb yaran cemiyetine sebep olmak içün tertibi ziyafetiden bir iki akçe kahve baha vermekle andan cemiyet sefasın ider oldular" yazdığını belirtiyor. Kahvehanelerin büyük ilgi görmesinden sonra din adamları kahvehanelere karşı cephe almışlar, bugün bir fincanının kırk yıl hatırı olduğunu söylediğimiz kahve o zamanlar haram sayılmıştır. Kanuni'nin Şeyhülis lamı Ebussuud Efendi, kömür derecesinde kavrulan maddeleri yemenin İslamiyete aykırı olduğunu belirtmiş ve kahve için "Her nesne ki fahıııı (kömür) mertebesine vara, yani kömür ola, sırf haramdır" şeklinde fetva vermiştir[1,4]. Kahvehaneler için de "Mesavihanedir, ana varmaktan meyhaneye varmak evladır" yani kahvehaneler için "kötü lükler yeridir, meyha nelere gitmek kahvehanelere gitmekten daha iyidir" denmiştir. Fetva dan sonra gemilerle Yemen'den gelen kahve Tophane rıhtımı nda denize dökülmüştür. Şeyhülislam'ın baskısıyla 111. Murat za manında, 1583 yılında, çıkarılan bir fermanla kahvehanelerin tamamı kapatılmış ve kahve de ---------------- Yangın ve Güvenlik m Sayı 56 Mayıs - Haziran 2001 ----------------
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=