lıılııııı,ııtı Tulumbacıların kendine özgü yönlerinden biri de müziğe ve şiire duydukları ilgidir. Özellikle ondokuzuncu yüzyılın ikinci yarısı ve yirminci yüzyılın başlarında, mani ve destanlardan oluşan, "Tulumbacı Edebiyatı" di ye bil eceğ imi z bir edebiyat türü yaratmışlardır. Tulumbacılar yaşadıkları ortamı, serüvenlerini, değer yargılarını ve aralarındaki ilişkileri bu ş iirlerd e dile g etirmi ş l e rdir. Bunlardan bir kısmı ezgil eş tirilmi ş ve türkü şeklini almıştır. Aslında halk edebiya tı verilerini müzikten ayrı düşünmek mümkün d eğildir. Türk edebiyatı ve müziği, ilk çağlardan başlayarak birlikte yürümüş, birlikte geli ş miştir. Kahraman lı klar müzik ve şiir ile a nl atılmı ştır. Bu birlikte oluş binlerce yıl değişmez bir gelenek olarak sürüp gelmişti r. Türkü, hece ölçüsüyle yazılmış ve halk ezgileriyle bestelenmiş, halkın ortak malı olan ve ağızdan ağıza dolaşan, kuşaktan kuşağa aktarılan sözlü edebiyat türüdür. Bazen bir sevdayı, bazen kahramanlığı, bazen bir acıyı , bazen de bir tarihi anlatır. Önce bir kişi tarafından yazılır bir süre sonra bazı değişikliklere uğrayarak toplumun ortak malı olur. İlk yaratıcı kişinin malı iken, duygu ve düşünce yönünden halkı ilgilendirirse, o zaman ağızdan ağıza dolaşmaya başlar. Artık yaratıcısı yoktur. Eğer türküde ki ş i lik iz leri varsa silinir, daha güze ll eşir, az ya da çok işlenerek değişikliğe uğrar. Böylece türkü toplumun malı olarak sürekliliğini a rttırır. Türküler canlı varlıklar gibidir. Doğar, az ya da çok yaşar, bir kısmı unutulup gider bir kısmı yıllarca dilden dile dolaşır. Türkünün Tuluınbacı Türküsü Tulumbacı türkülerinde; tulumbacıların acıları, sevinçleri, sevileri, kahramanlıkları, özlemleri büyük bir sadelik içinde anlatılmıştır. yaşama gücü, toplumu derinden ilgilendirmesine, ezgisinin dokunaklı oluşuna, ya da sanat yapısının yüksek oluşuna bağlıdır. Ama, hiçbir zaman ilk çıkışlarındaki gibi kalmazlar. Durmadan az ya da çok değişikliğe uğrarlar. Bu durum yalnız sözlerinde değil , ezgilerinde de görülür. Bunun nedeni zaman aşımı, kişiden kişiye geçiş sırasında değişimler ve zamana uyarlamadır. Tulumbacı türküleri de böyle olmuştur, çoğu unutulmuş ve maalesef yok olmuştur. Yangın ve Güvenlik m Sayı 67 Kasım-Aralık 2002 Tulumbacılar gündelik hayatın bütün titreşimlerini içine alan bireysellik anlayışını benimsemiş, kendi töresini kurmuştur. Bu töre, tulumbacıyı hayatın içine çekmiş ve onu feleğin cilveleriyle başbaşa bırakmıştır. Yangından yangına koşan bu insanlar, ya korkunç serüvenlerden çıkıp gelmişler ya da böyle serüvenlere gözü kapalı atılmaya hazır gönüllüler izlenimini uya ndırmı ş l a rd ı r. Serüven, uydurma bile olsa, tulumbacının
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=