ITULUMBACI Prof Dr. Abdııralıııuııı Kılıç İTÜ Makina Fakültesi Cııınlıııriyet itf"iyesinin kıırıılduğu f(lri/ıten itib"ren Eyliil "yıııın son lı"ft"sı "İtf"iye H"ft"sı" olarak kabul edilmiş ve yetmişli yıllara kadar kutüıııııııştıı: D"/ıa sonraları itf"iyeye verilen önemin azalması ve itfaiyenin kaıııııoyımda taıutılıııaması nedeniyle Juıjia kııtlamaları yapılmamıştır. Sonraki yıllarda ilk defa 1990 yılmd" yeııideıı kutüınıııaya b"şlmıııwsıyla itfaiye lı"fi"sı, giiııiimiizde de devam eden renkli bir lıal almıştır. • itfaiye Haftası Uzun ve şerefl i bir tarihi geçmişe sahip itfaiyemiz, 292. kuruluş yıldönümünü kutlamanın gururunu ve sevincini yaşamaktadır. Fedakar itfaiyecilerimiz, kendilerine verilen görevin en iyisini yaparak, hiçbir menfaat gözetmeksizin her türlü şartlarda özveri ile halkımızın malını ve canını kendi canı pahasına kurtarmaya devam etmektedir. Türk İtfaiyesinin gelişimi dört aşamada olmuştur. Birincisi 1714'de başlayan ve 1826 yılında sona eren Yeniçeri İtfaiye Ocağı, ikincisi 1826-1872 arasındaki yarı askeri yarı mahalli olan Tulumbacılar Ocağı, üçüncüsü 18721923 arası ndaki Askeri İtfaiye Teşkilatı ve sonuncusu da bugünkü Cumhuriyet Dönemi İtfaiye Teşkilatıdır. İstanbul'da ilk itfaiye teşkilatı 1714 yılında kurulmuştur. Fransa'dan göç ederek İstanbul'a gelen Gerçek Davut adını alan bir Fransız, ilk pompayı 1710 yılında yapmış ve bu pompa Tophane yangınında kullanılıp başarısı görüldükten sonra, hükümet bir kısım yeniçerileri Gerçek Davut Bey'in emrine vermiş ve ilk itfaiye teşkilatı bu şekilde kurulmuştur. Bu teşkilat 112 yıl devam etmiş ve 1826 yılında yeniçeriler dağıtıldığı zaman yeniçeri ocağına bağlı olan itfaiye teşkilatı da dağılmıştır. Ocağın kaldırılmasından hemen sonra mahalli idarelere bağlı yarı askeri bir itfaiye teşkilatı oluşturulmuştur. Böylece itfaiye teşkilatının tarihinde ilk defa mahalli idarelere de sorumluluk verilmiştir. Her belediye merkezinde bir tulumba ve yeterli itfaiyeci bulundurulmaya lan ve "Tulumbacılar" olarak adlandırılan gönüllü itfaiyeciler faaliyet göstermeye başlam ı şlardır. Tulumbaların alameti fari kaları o mahalleyi temsil ediyordu. Kahvehaneleri bir spor kulübü gibiydi. Dostluklar başlar, kahramanlıklar ve dedikodular anlatılırdı. Hamamları başka alemdi. Karşılıklı naraları dilden dile dolaşırdı. Kadın tulumbacılar da bulunuyordu. Tulumbacı Bahriye, Tulumbacı Cevriye adlarına koşma söylenen tulumbacı kızlardır. Ayaklarında yemenileri, dizlikleri, mintanları ve başlarında keçe külahlarıyla kar kış demeden sokakları yıldırım hızıyla koşan sırım gibi delikanlıların tek isteği yangını başlangıçta söndürerek binlerce evin yanmasını önlemekti. Tatar Ahmet, Laz Ali, Kürt Bekir, Arap Hamdi, Çingene Cevdet, Balıkçı Daniyal, İnce Dimitri, Sandalcı Hiristo, Yahudi İsmail, Gürcü Reşid, Tatavlal ı Zimeros, Çerkes Rahmi, Deli Kirkor gibi renkli bir mozaik oluşturan tulumbacıların amacı kurtarmak ve söndürmekti. Tulumbacılık bir sevgi işi , gönül işi olarak görülmüş birçok paşa ve tanınmış devlet adamı gençliğinde tulumbacılığa gönül vermiştir. Kendilerine özgü haberleşme sistemleri, reis seçimleri, hikayeleri, şarkıları, naraları, giyimleri, kahvehaneleri, hamamları ve yaşam biçimleriyle kültürümüzde önemli bir yeri olan tulumbacılar, özelikle Balkan Savaşları sırasında , askeri itfaiyenin elemanlarının çoğunluğunun cepheye gitmesi nedeniyle yangın söndürmede etkin rol oynam ıştır.
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=