Serhan Kürkçü: 'Mevzuatın Ötesinde Çözümler Sunulmalı'
Yangın baskılama ve önleme alanında faaliyet yürüten Ezgil Güvenlik Teknolojileri’nin Satış Müdürü Serhan Kürkçü ile yangın ve güvenlik sektöründe yaşanan gelişmeleri değerlendirdik. Yangının başlangıç aşamasında baskılanması ve riskin durdurulması gerektiğini ifade eden Kürkçü, Türkiye’de binaların yangından korunmasıyla ilgili mevzuatın günümüz koşulları ve imkanlarının gerisinde kaldığını, bu nedenle de mevzuatın ilerisinde önlemler alınması gerektiğini söylüyor.
Firma olarak, üstlendiğimiz ve üstlenmediğimiz tüm projeler için, mühendis kadromuz sahada detaylı keşif çalışmaları gerçekleştirmektedir. Keşif çalışmaları sırasında, mahallerin riski altında bulundukları yangın sınıfları ve yangın yükü analizlerini detaylandırıyoruz. Devamında, belirlenen önceliklere uygun algılama senaryosunu kurguluyor ve söndürme sistemini projelendiriyoruz. Az önce de bahsettiğim üzere; olası bir yangına çok hızlı şekilde, doğru söndürme gereçleriyle müdahale edilmesi için bu keşif çalışmaları oldukça önemli bir konumda. Aslında, söndürme bu noktadan başlıyor da diyebiliriz... Yaptığımız detaylı saha keşif çalışmalarının, firmamız ile temasa geçmiş kuruluşlar açısından şöyle bir avantajı da bulunuyor; tesisler için iş sağlığı ve güvenliği birimlerinin yapmış olduğu risk analizi, proses emniyeti ve seveso direktiflerine uyum çalışmalarını destekler nitelikte verileri paylaşıyoruz. Bizimle hiç çalışmamış olsalar dahi mahallerin yangın önleme ve baskılama konusundaki doğru kurgularını, onları da bilinçlendirmiş olarak kendilerine teslim etmiş oluyoruz. Birçoğumuzun bildiği üzere, ne yazık ki ülkemizde yangın söndürme ve algılama konusundaki ihtiyaç bilinci, mevzuat yeterlilikleriyle sınırlı kalmış durumda. Ancak profesyonel bakış açısı ile, Ezgil Güvenlik Teknolojileri olarak biz tercihimizi, yangın risklerini önemseyen, ciddi İSG ekiplerini bünyesinde barındıran, tesislerinde veya herhangi çalışma ortamlarında yangına karşı önlemler alan ve bu yatırımlarını doğru şekilde bütçeleyebilen kurum ve kuruluşlardan yana kullanıyoruz. Türkiye sanayisinin önde gelen firmaları ile temasta bulunmak noktasında hassasiyet gösteriyoruz. Orta ve uzun vadede, müşteri portföyümüzü çok fazla genişletmek yerine, konuya önem veren kurum ve kuruluşlara yönelmeyi rotamız olarak belirledik. Türkiye’de kendi alanında ilk 100'ler içinde yer alan sanayi alanında ve diğer platformlarda faaliyet gösteren değerli kurum ve kuruluşların yangın baskılama ve önleme konusundaki çözüm ortağı olarak uzun yıllar hizmet veren bir firma olmayı hedefliyoruz. Mevcut teknolojilerin dışında yeni gelişmeleri yakından takip ediyoruz ve portföyümüzü bu anlamda genişletmeye açık bir yapıdayız.
Firmanızın sektöre sunmuş olduğu ürünlerden bahsedebilir misiniz? Bu iki teknolojinin, bilinen geleneksel otomatik yangın söndürme çözümleri olan, FM-200 ve Novec teknolojilerinin, bir üst yeni jenerasyon teknolojisi olduğunu söyleyebiliriz. Eski teknolojilerin kurulum ve bakım zorluklarını, kullanıcılara ağır gelen hantal yönlerini ve dezavantajlarını ortadan kaldıran yeni teknoloji çözümlerini pazara sunmaktayız. Bu yeni teknolojilerin ilk göze çarpan özelliği, söndürücü ekipmanların basınçlı tüpler olmamasıdır. Bilindiği gibi basınçlı tüpler zaman zaman iş sağlı ve güvenliği açısından risk teşkil edebilen bir yapıdadır. Basınçlı tüplerin bulunduğu korunmuş alanların oluşturulması, söndürücü ajanın yangın mahalline ulaşması için mekanik tesisatın kurulmak zorunda olunması gibi zorluklar da bu yeni teknoloji ile ortadan kalkıyor. Firmamızın pazara sunmuş olduğu her iki teknolojide de, yangın söndürücü ekipmanların içerisinde katı söndürücü ajan bulunuyor ve yangın durumunda kendi gövdesinden salınım yaparak söndürme işlemini gerçekleştiriyor. Aynı zamanda, mekanik tesisatlara ihtiyaç duymadığından, taşınabilir sistemlerdir. Bu durum kullanıcılarımız için avantajlar sağlıyor, çünkü tesisler ve ticari platformlar aslında canlı varlıklardır. Çalışma alanlarında her an fiziki değişiklikler olabilir. Bu tip durumda eğer var ise mekanik tesisatın taşınması imkansıza yakındır, ancak bizim sistemlerimiz zaman içerisinde tesislerin gelişmesine göre alt yapıyı bozmadan ayak uydurabilen bir teknolojidir.
Firma olarak hangi alanlarda daha yoğunluklu olarak faaliyetleriniz bulunuyor?
Firma olarak hedeflerinizden bahsedebilir misiniz?
Yangın sektörü için görmüş olduğunuz sorunlar nelerdir? Bildiğiniz üzere, binaların yangından korunmasıyla ilgili mevzuat, günümüz koşulları ve imkanlarının gerisinde kalmış durumda. Bu mevzuata göre inşa edilen yapılara baktığımız zaman, birçok sorunun olduğunu görebiliyoruz. Geçtiğimiz yıl meydana gelen birçok hastane yangını bu konuya örnek gösterilebilir. Bu konuyu geçtiğimiz aylarda Sağlık Bakanlığı’ndan yetkililerle değerlendirdik ve Bakanlık hastaneler üzerinde yangını yeniden tanımlayıp, çözümler üretme konusunda bizim gibi firmalardan görüşler talep etti. Mevzuatın biraz daha detaylandırılması gerekiyor, çok net ve köşeleri belirli bir mevzuat değil, bazı konular net olmayan ifadelerle geçiştiriliyor. Bu durum da tesislere gereken düzeyde yatırım yapılması ise inisiyatife bırakmış oluyor. Kimi işletmelerde yasal zorunluktan kaynaklı İSG önlemleri alınıyor. Bu konunun öneminin farkında olan ve gerekli önlemleri alan firma sayısı, üzülerek söylemeliyim ki az seviyede. Yangından korunma önlemleri ve bu konunun işletmeye maliyetleri, gereklilikler ışığında değil, patronların yatırım öncelikleri doğrultusunda değerlendirilmeye çalışılıyor. Ancak kimi işletmeleri de görüyoruz ki geniş bir ekiple, iyi kurgulanmış sistemlere yatırımlar yapılıyor. Bu firmalar daha ciddi önemler alıyor ve tesisi daha korunaklı ve güvenli bir noktaya getiriyor. Kamu tarafından yapılan denetimlerin de oldukça yetersiz olduğunu söyleyebiliriz. Fikrimizce; mevzuatın yeniden düzenlenmesi, denetimlerin daha sık yapılması ve denetimleri yapan yetkililerin yeterli bilgiye sahip olmaları gerekiyor. Kamunun üniversitelerle olan işbirliğinin yeterli seviyede olmadığını görüyoruz. Türkiye’de bu gibi konular hakkında daha çok dernekler ile çalışmalar yürütme alışkanlığı bulunuyor. Oysa, üniversiteler bilim üreten kurumlardır. Üniversitelerin dahil olması, konuya daha teknik bir bakış açısı ve bambaşka bir kimlik kazandırabilir. İzlenen bu yolun Türkiye’de biraz değişmesi gerektiğine inanıyoruz. Kullanıcılar tarafında diğer bir zafiyet ise satın alma birimlerinde hayat buluyor. Maalesef, Türkiye’de satın alma birimlerinin performans değerlendirmesindeki en etkin kriter, en ucuz ve en uzun vadeli ödeme planlarına dayandırılmış durumda. Aslında satın alma birimleri, kurum ve kuruluşların ihtiyaçlarının optimum çözümlerle tedarik edilmesini sağlamakla sorumludur. Bu yanlış yaklaşımın profesyonel yapılarda bile zaman zaman hayat bulduğunu görebiliyoruz. Bu zihniyetin kırılması gerekiyor. Çözümsüzlüğe yapılan yatırımların ucuz ya da kolay ödenebilir olması başarı sayılmamalıdır. Bu kısımda satın alma birimlerinin gerçek işlevlerini yerine getirmesi ve tesislerin mevzuatın ötesinde çözümlere sahiplendirilmesi gerekmektedir.
Bizler gibi, yangın güvenliği çözümleri sağlayan firmaların, aynı zamanda birer danışman kimliği taşıdığını unutmamamız gerekiyor. Üretilen veya ithal edilen her ürün, belirli noktalarda söndürme için kullanılabilir, ancak hepsinin kullanım alanları farklılıklar gösterir. Bir ürünü yurtdışından Türkiye’ye getirdiğinizde, "her yangını söndürülebilir" şeklinde bir yaklaşımla, kullanıcıları yanlış yönlendirmiş olabiliyoruz. Her yangın söndürme ajanı, yanan materyalin çeşidine göre farklılıklar gösterir. Her yangının su ile söndürülemeyeceği gibi yine her yangın köpükle ve hatta aerosol sistemler ile söndürülemeyebilir. Ben bu konuda sektör temsilcilerimizin, satış ihtirasını dizginleyip, dürüstlüğü düstur edinmelerini temenni ediyorum. Yangınların sınıflarına göre gereken sistemlerin kurulumları gereklidir. Tek kriter fiyat değildir. Genel olarak yaklaşan yerel seçimlerin ekonomiyi kötü yönde etkilediğini söyleniyor. Oysaki, dünya genelinde yerel seçimler öncesi bir ülkenin ekonomisinde ciddi sorunlar olmaz. Zira, yerel seçimler devlet kademesini değiştirmez, yerel yönetimlerle ilgilidir. Bizler ticaret dünyasının içindeyiz ve ekonomik sorunlardan uzak kalmak istiyorsak yapmamız gereken yalnızca daha çok çalışmak ve daha çok üretmektir. Bu kadarını yapabilmek için de uygun ortamın bulunduğunu düşünüyoruz. Bu da demektir ki, hala işleyen bir ekonomi bulunuyor. Türkiye’de, dünya geneline kıyasla, konuşulduğu kadar kötü bir ortam olduğu kanaatinde değilim. Daha sağlam bir ekonomik yapıya sahip olmak ve kur hareketlerinden etkilenmeden yaşamak istiyorsak, daha çok üretmek zorundayız. Üretip, dünyaya satmanın yollarını bulmalıyız. Bu orta vadede daha sağlam bir ekonomik yapıya sahip olmanın basit gereğidir. Üreten bir ülke olursak ve markalarımız dünyada söz sahibi olursa, dış etmenlerden etkilenmeyen bir yapıya sahip oluruz. Millileşme konusu çök önemli bir adım ve tüm sektörlere yayılması gerekiyor. Ülke olarak tohumdan, sağlık ürünlerine ve sanayi ürünleri gibi tüm alanlarda üretim sağlıyor olmamız gerekiyor. Ne kadar üretim yapabilirseniz o kadar güçlü bir ekonomik yapıya sahip olabilirsiniz. Üreten bir ekonomiye sahip olabilirsek, daha da güçlenebiliriz.
Son olarak eklemek istedikleriniz nelerdir? İlginizi çekebilir... Murat Savcı; 'İzocam olarak, 59 yıldır yalıtım sektörüne liderlik etmenin gururunu yaşamaktayız'İzocam, Yalıtım dergimizin düzenlediği Yalıtım Sektörü Başarı Ödülleri 2024'te 'Yılın Ses Yalıtımı Ürünü' ödülünü ve Çatı Cephe dergimiz ... 'NFPA Yasa Gibi Görüldüğünde Sorunlar Çıkıyor'Kariyeri boyunca ABD itfaiye teşkilatında birçok görev üslenen ve geçtiğimiz günlerde NADMEX etkinliği kapsamında ülkemizi ziyaret eden Raul Angulo de... "Pasif Yangın Koruyucu Bostik Ürünleri, Alev Yayılmasını Önleyerek İnsan Hayatını ve Yapıları Korur"BOSTİK, Yangın koruyucu sistem çözümleri ile Yalıtım Sektörü Başarı Ödülleri 2024'de, Yılın Yangın Yalıtımı Ürünü Ödülü'nü kazandı. Teknik Müd... |
||||
©2024 B2B Medya - Teknik Sektör Yayıncılığı A.Ş. | Sektörel Yayıncılar Derneği üyesidir. | Çerez Bilgisi ve Gizlilik Politikamız için lütfen tıklayınız.